Cuma, Aralık 17, 2010

"ÜLKÜCÜSÜN!" DEDİLER!

17 Ağustos 2010'da, ".... Hey! Ufacık bir çalkantıda şıratlaşan ayran fikirliler! Bre mayasızlar! Türk Milliyetçiliğini yaşama biçimi olarak benimsemiş ülkücüler, Bozkurt karakterlidir! .... sizin temelsiz yapınızın köşe taşlarını oluşturan dönüp değişenlere benzemezler! ....
Bu "Ülkü Devleri"nin, .... Parti'nin mevcût Genel Başkanını sizin karşınızda yalnız bırakacaklarını mı zannedersiniz? Bininizi, Devlet Bahçeli'nin kestirip attığı, traş artığı saçının teline kurban etmez mi en kızgın Ülkücü? Yanında olmasak da, yakının da görünmesek de bu gibi hallerde Teşkilat söyler, biz Bozkurtça kükreriz ....!" diye seslenmiştik! ( http://maslan.blogspot.com/search?q=tsunami )
İkinci 12 Eylül'den de bir ay önceydi! Şimdi Aralık'ın 17' sindeyiz. Yani Bahçeli'ye muhalif olmamıza rağmen, "küreselciler" ve AKP karşısında desteğimizi açıkladığımızın üzerinden tam dört ay yani 120 gün geçmiş!
Bu geçen süre içinde Devlet Bahçeli, referandumla ilgili sayılı açık hava toplantıları yaptılar. Anı'da milleti heyecanlandıran tarîhî Cuma Namazı'nı kıldılar. Televizyon programları ve 31 Ekim'de İstanbul'dan " "Devlet ve Milletin Bekası İçin Güçbirliği" dâvetini yaptılar! Hepsi heyecan uyandırıcı müthîş siyâsi ataklardı!
17 Ağustos'ta münferîden fişeklenen Ülkücü Dip Dalgalanması, bu ataklarla fırtınaya dönüştü! Küreselciler şaşırdılar! AKP ve BOP Eş Başkanı paniklediler! Bu müthîş birliktelik ve millî seferberlik heves ve heyecânı, ülke sınırlarını aştı. Okyanus ötesinde ikâmet eden ve "küreselciler"i bizzat gözlemleyen Türk Milliyetçisi kardeşlerimiz de teknoloji sâyesinde bu atağa dahil oldular!
Birileri tarafından kabûl görür veya görmez, itibar sayılır veya sayılmaz fakîr 30 yıldır elinde kalemiyle Türk Milliyetçiliği yapan bir savaşçıdır. Kaç kişinin okuduğu, fakîre kaç vefâkâr insanın iltifat ettiği, önemsenmemiş hatta küçümsenmiş olabilir! Lâkin Türkiye'de istediği herkese ama herkese en fazla iki saat içinde ulaşır.
31 Ekim 2010' dan bugüne kadar; gönüllü olarak ateşlediğim ve katıldığım millî seferberlik rüzgârından da hareketle Sayın Devlet Bahçeli'ye; gözlemlediğim siyâsi atraksiyonlar ve yapılabilir gördüğüm tesbîtlerimi arz etmek için ulaşmaya çalıştım! İki kere Özel Kalem vasıtasıyla randevu talep ettim!
Bu randevudan amacımda; yağan yağmurların, benim cenâhımda yarıkları kapattığını gösterebilmek, teşkilat adap ve edebi içinde birikimlerimi, bu heyecanlı süreçte yakın markaja alarak MHP'ye destek vermeyi kabul ettirdiğim -bana göre çok önemli, zannederim duyulduğunda herkesin "Aaaa!" diye hayret edeceği- isimleri, Sayın Genel Başkan'ın da tasvîplerine arz etmekti! Yâni kraldan fazla kralcılığa soyunmuştum kendi kendime!
Herkese açıldığı bildirilen MHP kapıları; bir ABD Büyük Elçisi'ne bir de bana açılmadı! ABD Büyük Elçisi'ne randevu verilmeyeceği açıkça söylendi ama bendenize randevu verilmeyeceği de söylenmedi! Bekledim, bekledim, bekledim!...
Bu bekleme sürecinde durumdan vazife çıkararak köprülüğe soyundum ki kimse benden rahatsız olmasın! O da olmadı, bütün samîmi gayretlerim yok sayıldı ve kendime verdiğim köprülük görevimi sonlandırarak vaz geçtim!
Demek ki siyâseten başarı; milletine-devletine-bayrağına-vatanına-teşkilatlarına-ülküdaşlarına ölesiye sâdık insanlara randevû vermemekle ve vereceği desteğin karşılığında hiç bir talebi olmayan siyâset aptalı idealistlere kapıları kapatmakla oluyormuş! Bilmiyordum, bir eğitimci olan Sn. Genel Başkan sâyesinde öğrendim!
Bedava, karşılıksız verdiğim desteğimi askıya aldığım için şimdi isteyen ülküdaşım bana istediği kadar kızabilir!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: