Perşembe, Aralık 16, 2010

ÜLKÜCÜYÜM, FİRÂRDAYIM, SEFERDEYİM!...

Dostlarım, Gönüldaşlarım, Ülküdaşlarım;;
Bir günde bu kadar fazla sayıda tazyîke muhatap olduysam; bilmeden, istemeyerek sizleri üzdüysem binbir özürle!...
Türkeşçi olarak başlayıp ne zaman ülkücüleştiğimi bilmeden-bilemeden bir ömür yaşadım. Herhangi birinin ikna odasında ülkücü olmadığım gibi, herhangi birine öfkemden dolayı da Ülkücülüğümden vazgeçmek gibi tarifsiz bir hareket asla yapmam, yapamam!
Ana rahmine, baba sülbünden düştüğü andan itibâren ülkücülük yolculuğu başlamış, hayatının hemen her anını ülkücü yaşamış, bütün rüyalarında ülkü savaşçılığının zirvelerini zorlamış, bütün hayâllerinde Tûran Seferi'nde atlar çatlatmış bir mefkûreci-idealist-ülkücü olarak son nefesime kadar Ülkücü yaşamaya devâm edeceğim!
Türk Milleti'ne sevdâm, özelimdir! Semeresi yani meyvesi Türk Sevgisi olduğu için asla sakınmadan paylaşmaya devâm edeceğim. Bilirimki sevgi paylaşıldıkça çoğalır!
Yüreğimi yıllardır; "Ülkücüyüm" diyenlerin ayakları altına turâb etmişim! Ezip geçen olursa "Of!" demeyeceğimi, yerden alıp yüreğine katan olursa keyifle "Ooooh!" diyeceğimi tekrarlar dururum! Bu ezber ve tekrârımda son nefesime kadar ısrarlıyım...
Siyâsete karşı tavır aldım sâdece!
Çünkü ben ve benim gibi idealistlerle siyâsilerin; aynı ağaca bakmamıza rağmen aynı yaprağı görmemiz bir türlü mümkün olmadı! Ne yaptıysam, ne kadar uğraştıysam; aynı ağaçtaki yeşiliyle beni cezbeden yaprağı siyâset yapan ülkücüye gösteremedim!
Çağımız gereği siyâsetin, iki sebepten yapıldığını biliyoruz. Bunlardan biri idealistçe, ülkücüce millî menfaatler hesap edilerek yapılan mefkûrecilik, diğeri şahsî hesaplarla yapılan ikbâl siyâseti. Bunların ikisinin de doğru olduğunu ve mefkûrecilerle şahsi siyâset yapanların aralarında bitmez bir çekişmenin olduğunu, olacağını da biliyoruz! İnsanlık tarihiyle başlayan bu çekişme, kıyâmete kadar da sürecek! Mefkûreciler-ülkücüler şahsî siyâset yapanlara çıkarcı-bencil-egoist diyecek; onlar da mefkûrecilere-ülkücülere aptal diyecek, aptal tavrı takınacaklar! Bu gerçek, dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak!
Ülkücülerle şahsi siyâset yapanları, MHP'de buluşturabilir miyim diye düşünerek "Köprülük yap!" demişti ülkücü gönlüm! Gönüllü köprülüğüm görülmediği gibi, köprüden geçmeğe niyetlenenlere de "Gelme! Geçme!" tavrıyla karşı çıkılınca köprülük işime son verdim! Durumdan vazife çıkararak bu görevi ben vermiştim kendime ve kendi işime de son verdim kendim!
Tenezzül buyurup;"Hocam, ne yapacağız?" sorusunu yöneltenlere, doğruluğuna kesin emîn olduğum; "Vallahi bilmiyorum!" cevâbımı vereceğim ve nâmusumla eşdeğer tuttuğum oy mührümü de bütün öfkeme, kızgınlığıma veya yorumlayamadığım ilm-i siyâset adı verilen kurnazlıklara rağmen markalaşmış, sembolleşmiş Üç Hilal'e vuracağım!
Sadece "Köprülük"ten vazgeçtim! Yolumdayım, kendi atımın belinde Tûran Seferimdeyim. Yolum belli, yeterince yol azığım da var şükr'olsun! Yollar bitmeyeceğine göre ömrüm bitinceye kadar dönmeyeceğim. Tûran'ı görmeğe ömrüm yetmezse, oğullarıma-torunlarıma "TÛRAN SEFERİ"mi miras bırakacağım!...
Ve tekrâren savaşçı gönlümün, aptallığa gönüllü gönlüme verdiği ceza gereği; beni atının terkine almayan hiç kimseyi itimin terkine almayacağım!
Sadece bakışlarına râzı olmama rağmen bana bakmaya tenezzül etmeyeni ve ekibini, gözümün içine girseler de görmeyeceğim!
Çeşme içmek, köprü geçmek, düşman dövüşmek içindir vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: