Pazartesi, Temmuz 04, 2011

"EVİMİZİN EVİ" ÇATIRDIYOR!

Milliyetçi ve milletçi bir Türk olarak; ûlemaya-ümerâya, âlime-câhile, alaylıya-mektepliye, üreticiye-tüketiciye, işçiye-işverene, zenaatkâra-sanayiciye, hülâsa bu Vatan'ın yeraltı-yerüstü nîmetleriyle hayatını sürdüren herkesi, canlarını yakarak uyarmak zorundayız!
Yüzlerce yıl, milyonlarca vatan-millet evlâdının kanları-canları pahasına Devlete adres ettiği, "Evimizin Evi" vatan, elden gidiyor! Fert olarak nasıl ki herkes kendi evinin içinden sorumluysa toplum olarak ta her millet, kendi devletinin iç düzeninden sorumludur! İç düzenini yani asayişi, huzûru sağlayamayan millî devletin, varlığı sorgulanır! Devletin varlığını sorgulayabilmek için millet olmak, milletten olmak şarttır! Çünkü Devlet, milletin kurduğu en büyük teşkilattır!
Yıllardır; "Milletliğimizi hedef aldılar! Millet yapımızı çözüyorlar! Türk Milletini halklara ayrıştırarak yok etmek istiyorlar! Onlarca yıldır "halklar, halkların eşitliği, halkların kardeşliği ve halklara özgürlük" terâneleriyle geldiğimiz-getirildiğimiz garâbet ortada! Bazı, duyarlı ama bilgiden yoksun Türkler; "Ülkemizde şunların-bunların, bilmem kimlerin dernekleri-teşkilatları var da neden Türklerin yok?" diye kendilerine göre haklı sorularını duyarız! Onlara rahatlamaları ve bir daha böyle ayrışmaya yardımcı olacak etnik derneklere, şehir-kasaba-köy derneklerine itibar etmemelerini tavsiye edeceğiz! Yüksek sesle, altını kırmızıyla çizerek, önemle vurgulayarak söylemeliyiz ki; Türk Milleti'nin kurduğu teşkilâtın adı, DEVLET'tir! Diğer bütün dernekler, teşkilatlar bu DEVLET ÇATISI altında yaşarlar. Allah korusun DEVLET ÇATISI çöker veya çökertilirse öbür dernek ve teşkilatlar teferruattan bile sayılmazlar!
Yakın bir zamanda mutlaka "milliyetçilik ile milletçilik arasındaki farkı" işleyeceğimizi söz vererek milliyetçiliğin sadece sözle olamayacağını vurgulamak isterim! Milliyetçilik, mensûp olunan milleti sevmektir. Mensûp olunan milletin hükümrânlığını sağlayarak kendinin ve millete dahil olanların huzûrunu, millî teşkilat DEVLET'in güvencesine terk ettikten sonra diğer mazlûm milletlerin yardımına koşmaktır milliyetçilik! Milletini seven milliyetçilerin yapacağı ilk iş, Millî Devlet adlı çatı teşkilatı kurmak, sonra kuşaktan kuşağa bu kutsal emâneti devretmektir.
Bizi, atamızdan mîras Devletimize sadâkatimizden dolayı sorgulamaya niyetliler var! Bu art niyetliler, kırk yıldır saklandıkları camilerden fısıltı ile yaydıkları iftiralarla Devleti ve Devlet Kurumlarını hedef almışlardı! Çok söyledik az işitildi!
Büyük devlet ve fikir adamı Atatürk'ün kurduğu partinin altı umdesinin biri milliyetçilik, biri de halkçılıktır. Milliyetçilik ve halkçılığın farklılığına bundan daha çarpıcı bir misal olabilir mi? Halkını, sadâkatle milletini seven herkesin, bir başka konuya daha dikkatlerini çekmeğe çalışacağım: Eski yığma binaların sağlamlığı ve ömrü, köşe taşlarına bağlıdır! 20. yy.'ın tarihe imza atmış Devlet ve fikir adamı Atatürk'ün, milliyetsiz bir imparatorluğun molozlarından, "yığma metodu"yla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin; Milleti ve halkı koruyan yasaları güvencesiyle; mektepsiz-medresesiz, teşkilatsız-derneksiz Alparslan Türkeş namlı bir Türk Yiğidin davûdi çağrısına koşarak katılanlar, tabiri caizse bir "yığma bina" oluşturdular. İçlerinden bazılarını seçerek "köşe taşı" eden Usta ve O'na sadâkatle bağlı kalfaları dünyalarını değiştirince bu "yığma bina", sahipsiz-metrûk bir bina şekline dönüştü ma'lesef!
Binanın çökmemesi için belli zamanlarda tadilât, elbette lâzımdır. Türk Milliyetçiliğinin karargâhı olarak kurulmuş bir "yığma bina" olan MHP'yi, alaylı ustaları bilmeyen mektepli mimarlar, tadilât yapacağız derken, köşe taşlarından epeycesini söktüler! Böylece Karargâh Binası'nın ömrü, duvar ve duvarları bağlayan ara merteklerin ömrüne ve direncine kaldı! Hayatında hiç alaylı bir ustayla tanışmamış, alaylı ustaları bilmeyen, bilmediği için de küçümseyen ve eline hiç mala almamış bir müteahhîdin yönetiminde diplomalı acemi mimarlar, tadilât diye binayı yıkmak üzereler!
Seçim sath-ı mailinde, zoraki emlakçı rolüne girerek; "Kime ne müteahhitten? Mimarı mühendisi ehîl olan inşaatlar, sağlam olmaz mı? Türkiye'nin, Avrupa ve dünyanın en ehîl mimar ve mühendisleri ülkücülere güvenin! Onlar zayıf bina yapmazlar, yapmayacaklarını va'detmezler..." diye pazarlamacılığa soyunanların olağanüstü gayretlerini izledik! Satabildikleri ve satıştan sağladıkları kâr da "saygınlığını korumak" adına girilen Gâzi Meclis'te vesselâm!
DELİ KARDEŞE VASİLİK YAPILIR AMA MİRAS ORTAĞI EDİLMEZ!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

mahmutemin dedi ki...

efendim izninizle bir link göndereceğim:
http://mahmutemin.blogspot.com/2011/01/turk-devlet-fitne.html