Salı, Temmuz 26, 2011

KALEM KONUŞUNCA SİLAH SUSAR!

" Yemîn olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına." (Kalem Sûresi -68/1-)
Allah(c.c.); peşpeşe ebediyyete yolculadığımız kalem sahibi Behiç Kılıç ve Necdet Sevinç'e ve toprak vatanlaşsın, millet yaşasın, devlet pây-dâr olsun diye peş-peşe "Ölümü öldürerek" ölümsüzleşen Şehitlerimize ve cümlenin geçmişine rahmet eylesin.
Elinde kalem olan yazarlar, elinde kitap olan okuyucular ve kanaat önderlerinin nerdeyse tamamına yakını; sonsuzluğa uğurladığımız bu kalem ustalarından bahsederken; "Kalemini kılıç gibi, kurşun gibi, mermi gibi, silah gibi v.s. kullandı" veya "Kalemini hiç satmadı" gibi cümleler kurdular! Sağ olsunlar.
Allah(c.c.), Kur'an-ı Kerim'de, Kalem Suresi'ne; "Nûn! Yemîn olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına." diye kaleme and içerek başlıyor!
Demek ki "Kalem konuşunca silah susar!" sözünün dayanağı bu! Elbette Allah(c.c.)'ın üzerine and içtiği kalem konuştuğunda, silah susacak!
Bunu hatırlayınca; eline kalem nasip olmuş birinin yapacağı en doğru iş, kalemini kalem gibi kullanmak olmalıdır ki Necdet Sevinç kalemini, kalem gibi kullandığı için bir Fikir Devi olarak ölümsüzlüğe terfi etti! Demek ki Behiç Kılıç, kalemini kalem gibi kullandığı için dünya malı denen, ahrete taşınamazla kişiliğini lekelemedi!
Herkesin duygularına, duygu ve sevgilerini ifâde biçimlerine elbette saygılıyım ama Necdet Sevinç gibi bir Fikir Devi'nin kalemini; mermiye, kılıca, silaha benzetmek bana, pek doğru gelmedi!
Allah(c.c.)'ın üzerine and içtiği kalem; herhalde olmuşların, olacakların yazıldığı Levh-i Mahfûz'a yazan kalemdir. Bizim kalemlerimiz hakkında diyebiliriz ki; çocuk elinde kalem, etrafı kirleten bir alettir. Ressamın kalemi başka bir iş görür, şairin kalemi başka, edibin kalemi, muharrîrin kalemi başka işler görür. Yani kalem sahibine göre işler. Bu yüzden deme ki eskiler; kalemşör demez kalem erbâbı derlermiş.
Çok beğenerek, benimseyerek, kiralık adamlara sıfatı olarak kullandığım, "Dolma Kalemler"i de unutmamak gerek! Gerçi günümüzde kalem de, dolma kalem de, daktilo da kalmadı gibi. Hemen herkesin evinde daktilodan miras bir klavye ve bir bilgisayar!
Kalemin hükmü nerdeyse bitmek üzere ve bir kalem tutkunu olan ben, aldığım hediyeler dışında gönlümce kalem bulamayanlardanım! Üretimlerin tamamı, ihtiyaça göre yapıldığı için öğrencilere lazım olanın haricinde özenilerek yapılan kalem kalmadı gibi! Konumuz, kalem veya kalem üretimi değildi tabi...
Karakterleri ile "nevi şahsına münhâsır" yani "kendine has davranışları olan" tarifine hak kazanmış kişilere, mecâzi de olsa haksız ve yakışmaz sıfatlar vermemek lazım!
Ma'lesef; Allah'ı, Dîn'i, Kur'an'ı siyasî malzeme eden; Sünnet diye kemerinde gâvur çeliğinden, gâvur markalı çakı taşıyan ve basılmamış kitap müsveddesine "Patlamaya hazır bomba" diye bakan ve üçüncü kere seçim kazanabilen zihniyetin karşısında yer alanlar da gayr-ı ihtiyâri sevdiklerinin kalemlerine "silah-mermi" sıfatı yakıştırdılar!
Oysa Sevgili Hasan Demir'den okumuştum; kendine silahla kastetmeğe gelen delikanlıya Necdet Sevinç, önündeki daktiloyu fırlatarak cevap veriyor ve daktilosunu silah değil kalkan diye kullanıyordu!
İzninizle ve ukalâlık saymazsanız; gittikçe artan baskı ve tazyiklere, hatta canımıza kast etme tehditlerine karşı elimde tek kalkanım var, kalemim! Gerçi elimi bağlasalar dilimi bağlayamazlar diyorum ama biliyor ve hep söylüyoruz ki; Söz uçucu, yazı kalıcıdır. Uçucu ve inkârı kolay sözü dilimizle, kalıcı ve inkârı mümkün olmayan sözü kalemle yazarız!
Fikirlerini ve karakterlerini tarihe şerh düşerek dünyasını değişen, ölümsüzleşen "Kalıcı Devler" de literatüre ve hafızalara imzalarını kalemleriyle atarlar. Kalemini kalem gibi kullanabilen müstesnâ kişiliklerden Necdet SEVİNÇ'e ve erbâb-ı kaleme bilvesîle tekrar rahmet dileyerek...
"Yazılırken eli görmeyen kişi; yazı, kalemin oynamasıyla yazılıyor zanneder." (Mevlâna)
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: