Cuma, Temmuz 29, 2011

HOŞ GELDİ. ... GÜLE GÜLE.

Bu konuda yazmak mı, konuşmak mı, yoksa susmak mı doğrudur? Gazeteci gözüyle bu sorunun cevabını bilmem. Çünkü gazeteci değilim.
Ne olduğumu ve daha önemlisi ne olmadığımı bilen bir Türk Milliyetçisi olarak eyyâmcılar kervânına katılmamak için şahsî dünyama, şahsî görüşümü bildirmek istedim.
Biliriz ki hiç ama hiç kimse vazgeçilmez değildir!
Kendini dünyanın en iyi ve kalifiye elemanı zannedenler, kendinden daha iyisi görülür görülmez vazgeçileceğini bildiğinden; kimin atına binerse onun kılıcını profesyonelce ve insafsızca sallarlar! Yerini koruyabilmek için bu fıtrattaki kişilerin, benzerlerine ve yerine aday gördüklerine karşı merhâmeti asla olmaz. Bu, elemanlığı gönüllü kabullenmiş ve insan nüfusu içinde en ezici çoğunluğu temsil eden grubun, yaşayabilmek için yaşatmamak ekolojik dengesinin gereğidir. Değişmez, değiştirilemez!
Bir şeyi de biliriz ki tabiat ve siyâset boşluğa izin vermez.
İstisnalar vardır mesela göktaşı düşmesi sonucu oluşan ve binlerce yıldır tabiata direnen "meteor çukurları" vardır! O çukurlar, o kocaman boşluklar, binlerce yıl tabiata direnirler.
Tabiat ve siyasetten, kalem dünyasına geçmeğe çalışacağım! Kalem dünyası yani yazarlar, şairler, edipler ve fikir adamları dünyası da boşluğa izin vermez ama dünyada kaç milyar insan varsa o kadar farklı düşünce şekli, o kadar algılama kapasitesi ve o kadar farklı ifade şeklinin varlığı da gerçektir.
Kalemler içinde en dirençlisi gibi görünen kurşun kalemlerin, değişmez kaderleri; kimin elinde keskin bir bıçak veya kalem açacağı varsa onun tarafından bitinceye kadar yontulmaktır! Kurşun kalemler, yontula yontula tükenince, işe yaramayan kısmı atılır ma'lesef! Kalemler içinde, "tükenmez" diye iftira edilen tür, en kısa ömürlü kalemdir genellikle. En uzun ömürlü kalem ise ma'lesef "dolma kalemler"dir! Kimin elindeyse ona göre, ne renk mürekkep koyulursa o renk yazar, yıllara direnen ucu bir de kaliteliyse elden ele, adresten adrese, renkten renge dolaşır durur haspam! Eskidikçe kıymetlenir, kullanıldıkça, eleden ele dolaştıkça pahası artar!
Günümüz kalem dünyası; ressamın, karikatüristin, şairin ve kurşun kalemli ediplerin azlığından olsa gerek "dola kalemler"in işgalindedir! Mevlâna'nın; "Yazı yazılırken eli görmeyen kişi, kalemin oynamasıyla yazılıyor zanneder." müthîş tesbitinden beri ve ondan da evvelinden beri kalem dünyası ve kalem dünyasını izleyenlerin; kalem erbâbına bakışları, kalemlerinin gösterişine göredir ma'lesef!
Fikir binalarının mimarları, mühendisleri, ustaları, kalfaları ve emekçileri hep kalem erbâbındandır. Bunlardan binde bir veya daha az sayıda kişiye "Fikir Binası Köşe Taşı" ünvan ve görevi nasip olur. Fikir binalarında; kimin atına binerse onun kılıcını kuşanan, dolma kalemlere, renksiz eyyâmcılara, değişenlere-gelişenlere hiç rastlanmaz! Onların işi başkadır. Onların işi kimin elindeyse ona göre renk akıtarak, ona göre yöneldiği sathı boyamak, cilâlamaktır. Ama erbâbı bilir ki altın parlasa da, parlamasa da altındır! Erbâbı bilir ki elmas, hamken de, işlenmişken de elmastır. Kuyumun âyârını, kuyumcular ayarlarlar. Kaç âyâr olması gerekiyorsa o kadar bakır ve gümüş ilâve ederler. Bir başka kuyumcu, eline geçen altının, mihenk taşında bir çınlatma ile âyârını söylebilir.
Fikir Dünyası'nda Fikir Binası İnşa'sında en bilinen malzeme taşıyıcısı gazete ve dergilerdir. İçinde yaşadığımız 40 yılda dergicilik nerdeyse yok edildi, gazetecilik te can çekişiyor! Teknolojinin hızına erişilmesi mümnün olmayan sanalağ dünyası, can çekişen gazetelerin nerdeyse gırtlağına çökmüş durumda!
Fikir Binaları'nin içine girememiş olsalar da binaların gölgesinden istifâde eden sakinlerin; sanalağ'a karşı gazetelerine sahip çıkmalarını istemek, beklemek her kurşun kalemin en samimi ve doğal isteğidir. Şu anda ben de bu isteğimi arzetmek için uğraşıyorum!
Dostlar; bir yerden gelen, gitmek üzere hazırlıklıdır. Bilinir ki hiç bir misafir kalıcı değildir. Her misafir de nasibiyle geleceğine göre; bir "Dolma Kalem" Yeniçağ Dünyamıza misafir gelmiş, gelirken nasibiyle ve giderken de nasibiyle gitmiştir.
Umûdum ve dileğim gideceği yeni yere de nasibiyle gitmesi ve sıkıntı çekmemesidir. Çünkü dolma kalem, mürekkep koyulmazsa yazamaz! Biz hâne sahipleri olarak gelene "Hoş geldin." gidene; "Güle, güle" tavrımızla buradayız. Yeniçağ'dayız vesselâm...

Hiç yorum yok: