Salı, Ekim 02, 2012

9 IŞIKÇI ERLER, MİLLİYETÇİLER...

Zamânın ömrümüzün yazıldığı diliminde, geldik gidiyoruz!
Düştük, kalktık. Kaçtık kovaladık. Sevdik, sevildik. Büyüdük, kocadık. Zamân durmadı, felek yorulmadı, gönül uslanmadı!...
Sadece, hemen her sene, birkaç emsâlimizi ebediyyete uğurlar olduk! Ölüm adlı melek, artık samîmi yoldaşımız! Bizden her aldığı emsâlimizle sıraya bizi aldığını fısıldayıp duruyor!
Ecele eyvallah! Emr-i Hak'ka teslîmiz. Ömrü verene hamd olsun. Yaşadık, göreceğimizi gördük el'hamd-ü-lillâh. Muhtıralar, ihtilalller, darbeler yaşadık! 
Firâvun öfkesini andıran, zulümlere muhatap olduk! Hârun'laşmak va'diyle gelip Karunlaşanlar, Nemrûtlaşan, Firâvunlaşanlar gördük! 
Okyanus Ötesi'nin "Bizim Çocuklar" sıfatıyla millete zulmedenlerin, Okyanus Ötesi'nin Eş Başkanları'nca falakaya yatırılışlarını izledik! 
Düşene vurmayı âcizlik, zâlimlik sayan Türk Gönlümüzle; sırf denge olsun diye; "Asmayıp besleyecek miydik?" diyen Nemrût Netekim'in, Firâvunlaşan BOP Eş Başkanı'nca falakaya yatırılmasına bile üzüldük!
Çünkü biz; öfkesinin de, merhâmetinin de sınırı olmayan bir milletin ahfâdıydık! 
Çünkü biz, Türk Yüreğimizle, Ülkücü vicdânımızla tarih boyu cezâlandırmıştık Netekim ve avânesini! Ne, Netekim'den; ne Okyanus Ötesi'ndeki patronundan yılmamıştık! 
Dokuz kere asılmış, dokuz kere destanlaşmıştık! 
Dokuz kere utandırmıştık darağacını, cellâtları, görevli imam efendileri! Dokuz kere; darağaçlarını, urganları, cellâtları, görevli hoca efendileri, infaz savcılarını ve görevlileri şâhit tutarak, nöbete dikmiştik ömürlerince her bahsedildiğinde Yiğitlerimizi dokuzar kere anlatsınlar diye!...
Çünkü biz, 9 Işık'çıydık! 9 Tuğlu bir Başbuğ'un 9 Yiğitle tarihe tamgasını vuran Dokuzarlı Obalar'dan oluşan Dokuz Işıkçı Erler'dik!
Binlerce kere kahpece kurşunlanmış; binlerce kere "ölümü öldürerek" biner biner dirilmiştik! Çünkü biz; İslâm'ın Son Ordusu'nun, Mirâç'ta Cebrâil'in Hz. Peygamber'e; "Onların adını Allah koydu. Onlar, Allah'ın süvârileri Türklerdir." diye tarif ettiği kutlu bir soyun evlâdıydık! Türkçe düşünüp, Türkçe konuşup yazdık. Türk'çe durduk, Türk'çe vurduk, Türk'çe vurulduk!
Biz, onlarca yıl her türlü emperyalizme; komünizme, kapitalizme, faşizme, siyonizme Türkçe direnirken farz cihâdın yerine sünnet Hicret'i taklît ettiklerini söyleyerek meydanlardan kaçıp camilere saklanan sünepe mürâiler, dinci takîyyeciler, gizli gizli semirdiler, büyüdüler!
Hem milletin, hem de bizim başımıza kaos oldular!
Canhırâş kavgalardan onlara zaman ayıramamıştık! Kaçıp camilere saklandıkları için bize de duâ ederler sanmıştık! Yanılmışız! 
Yanıldığımızı anladık ve yanılıp yanılttığımız Türk Milletine, bu mürâileri anlatmak ta bizim işimiz! Milletin başına belâ ettiğimiz bu kaostan, milleti kurtarmak ta bizim işimiz! 
4 Kasım, bu yüzden tarihi bir gün! 4 Kasım'da Allah'ın izniyle bu kerre gerçekten; Bir şey değişecek ve her şey değişecek! 
Bizi biz de biliriz, en az bizim kadar onlar da!...
Okyanus Ötesi'nden korkan Eş Başkanlar ve Eş Başkan'dan korkanlar; Allah'tan gayrı hiç bir şeyden, beşerî hiç bir güçten, ne Okyanus Ötesi, ne de Eş Başkanlardan korkmayan Ülkücülerden, iki kere korkmalıdırlar! 
Akıl da bunu gerektirir, kurnazlık ta vesselâm...
KURDUN KILAVUZU, BOZKURT OLMALI...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: