Çarşamba, Ekim 03, 2012

KÖTÜLÜK YAPMAKTAN KAÇMAK...

"Zor olan, ölümden kurtulmak değil, kötülük yapmaktan kaçmaktır, çünkü o, ölümden daha hızlı koşar!" (Sokrates)
Sanal-ağ'da gördüm! Sokrates'ın ölüme mahkûm edildiği mahkemede yaptığı, son savunması'ndan alınmış...
Bir kaç kere, cümle cümle sorgulayarak, özümseyerek okumak lâzım!
Hele son iki cümle, -şahsen- beynimde, cinlerimle şeytanlarımı çarpıştırıyor! Yarıştırıyor mu, çarpıştırıyor mu, yoksa ittifâk ederek aklıma saldırmaları için özel zemîn mi hazırlıyor? Tarihden seslenen biri, aklıma; "Cambaza bak!" mı diyor? Bilemiyorum!

"Hiç kimse, başa gelebilecek en büyük kötülük zannedilen ölümün, belki de en büyük iyilik olduğunu bilemez!…
Savaşta olduğu gibi, hukukta da ne ben, ne de başkası ölümden kurtulmak için her yolu kullanmamalıdır! Çarpışma sırasında çoğu zaman görülür; adam silahlarını bırakır da düşmanının önünde diz çökerse ölümden kurtulacağı kesin gibidir ve eğer bir adam her şeyi söyleyecek ve yapacak kadar güçsüzse her tehlike karşısında ölümden kaçmak için sayısız yol bulabilir!
Zor olan, ölümden kurtulmak değil, kötülük yapmaktan kaçmaktır, çünkü o, ölümden daha hızlı koşar."

Son cümle; "... çünkü o, ölümden daha hızlı koşar." ı tekrâr tekrâr okumalı galiba!

Kötülük yapmaktan kaçmak! Söylerken kolay!...
Yalandan, bir solukta sayılabilecek elli sâikle toplatılmış binlerce kişiyi; yarım yamalak anladıkları veya hiç bir şey anlamadan; "Üff! Müthîşti! Neler söylemedi ki?" şeklinde, mazrûftan hiç bir şey nakl'edemeden sadece zarfı ile yakınlarını kandırmasına sebeplikten, kaçmak!...
"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." öğretisini; "Ya Allah! Bismillah!"  girizgâhıyla; "Lâzım olan, benden başkasına harâmdır!" şeklinde, kendine inananlara dayatmaktan, kaçmak!
Yerini korumak için, kaç kişi olduklarına bakmadan ölümlere sebebiyetten kaçmak!
Yıllarca, ucuz "Dolma kalemler"e sipârişle yazdırılan, salaklıkları tescîlli NATO Generalleri'ne poh-pohlarla bedâva söyletilen; "Muhtar bile olamaz!" ın intikâmından, kaçmak!
Bitmeyen öfke, doymayan intikâm hissiyle ocaklar söndürmekten, mâzileri yoketmekten, millet vicdânının Paşa'larına hakaretle yetinmeyip hâlâ Devlet'e-Millet'e sâdık âilelerini de tâciz ve tahrîkten kaçmak!
Makamın gücüyle kibirle ve  kibirlinin hasmının, "Kibriyâ" sıfatlı Allah olduğunu unutarak, "Kendine zulmedenlerden" olmaktan kaçmak!
Cihâd'ın en büyüğü, Cihâd-ı Ekber diye tarif edilen, nefsiyle her insanın kendisinde vâr olan şeytanlarıyla savaşa girip günahtan kaçmak! Kolay söyleniyor ama kolay değil değil mi? Kolay olsa, Châd-ı Ekber denir miydi?
Korkakların, güç ellerine geçtiğinde psikopatça zûlümkârlığını; taraftarlara, yandaşlara, şahsî çıkar için saf tutan yol arkadaşlarına anlatmanın yolunu, bulmak zorundayız! Aksi halde haklının haksız zâlim karşısında ezilişini, küfr'ederek seyirden başka yapacağımız, kalmaz!

Araplar; "Zâlime gücün yetmiyorsa zûlmüne râzı ol ..." derler! Ve; "Mühîm olan takvâ..." maskesiyle ümmetçilik diye Arapçılık edenlerle mücâdele; hakkâniyeti, adâleti te'sis etmek, Ülkücülerin ahlâki, vicdâni, millî görevleridir vesselâm...
GARÎBİN KILAVUZLUĞUNDA, KERVÂN KAYBOLUR!...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: