Salı, Ekim 23, 2012

SANAL-AĞ KATİLLERİ!...

Her gelen hercâi bir oxlar meni             (Her gelen kararsız, bir oklar beni)
Özüm öz halımda gezdiğim yerde!        (Ben kendi halimde gezdiğim yerde)
Men bir gavvâs idim Nil deryasında     (Ben bir dalgıç idim Nil deryasında)
Uddu semex meni üzdüğüm yerde!      (Yuttu balık beni yüzdüğüm yerde)

Yatar iken basdı gâm gubât meni         (Yatar iken bastı gâm, gaflet beni)
Ne kem yerde aldı derd-i mât meni     (Ne kötü yerde yakaladı yenilgi derdi beni)
Sol yana salladı bir velet meni               (Sol tarafa salladı bir velet beni)
Alagöz Perim'nen gezdiğim yerde!        (Elâ göz Peri'm ile gezdiğim yerde)

Bu ne sapand idi gızdı tulladı                  (Bu ne sapan idi, kızdı fırlattı)
Adımı kâğıza yazdı tulladı                       (Adımı kâğıda yazdı fırlattı)
Ömrüm temelini gazdı tulladı                (Ömrüm temelini kazdı fırlattı)
Könlüm kerpicini düzdüğüm yerde!     (Gönlüm kerpiçini dizdiğim yerde)

Bala Memmet günüm keçdi zârınan     (Bala Memmet günüm geçti zâr ile)
Can verirem mihnetinen ârınan            (Can veriyorum mihnet ile âr ile)
Ayrı tüşdüm devletinen vârınan           (Ayrı düştüm zenginlikle varlık ile)
Galem galat cızdı yazdığım yerde!...     (Kalem yanlış çizdi, yazdığım yerde)

Zor iş, hatta zordan da zor iş düşündüğünü, birilerini incitmeden söyleyebilmek! Geçimini zurnacılıkla sağlayan birinin, fincancı katırlarını ürkütmemesi kadar zor bir iş!
Biliyoruz ki yeryüzünde kaç milyar kişi varsa o kadar farklı düşünce, dolayısıyla o kadar farklı ifâde vardır. Düşünenlerin ve düşündüklerini paylaşma cesâreti gösterenlerin tek amaçları, benzer düşünce ve ifâdedeki kişilerle buluşmak, onlarla ânın sıkıntı veya huzûrunu paylaşmaktır.
Zâten okuma tembeli bir toplumduk; şimdi okumaktan tamâmen koptuk! 
Ülkücü camiadan yetişen, varlığı ile iftihâr ettiğim Dost Ülküdaşım Romancı-Yazar  Ahmet Haldun TERZİOĞLU; "Size şunu tavsiye ediyorum ey kitap okumayan çokluk: Bir gün bir kitapçının önünde pusuya yatın ve bakın kimler girip çıkıyor kapısından içeriye!... Ve o hiç kullanmadığınız aklınızı zorlayın ve düşünün: Bu memleketin geleceği, kimlerin ellerinde olacak? Sakın vurmayın dizlerinize! Dizlerinizin bir suçu yok!" diye feryâd ediyordu geçtiğimiz günlerde!
Okumayan çokluk, malesef sosyal medya sayesinde her geçen gün artıyor! 
İnsan ne kadar okursa kelime haznesi o kadar zenginleşeceğine göre, okumadıkları için 100-150 kelimeyle düşünüp konuşan allâme(!)ler, her hangi bir makale veya fıkranın başlığına bakarak zarf ile mazrûfun farklı olabileceğine hiç ihtimal bile vermeden ahkâm kesiyorlar!
Bu allâmelere göre, hiç kimsenin artık ne kimseyi sevmeye ve ne de sevdiğine destek vermeye hakkı yok!
Bu Sosyal Medya allâmelerinin; Cumhurbaşkanı'ndan Başbakana, bakanlardan müsteşar ve müstahdeme, Genelkurmay Başkanı'ndan ere, hakiminden savcısından mübâşire kadar her kese, herşeyi söyleme hakları var ama onların sahiplendiği hiç bir değer veya kişiye kimsenin bir şey söylemeğe hakkı yok!
Sanal-ağ sâyesinde; evinizde oturuyorken Türkiye'nin hatta dünyanın öbür ucundan nasırınıza basılma ihtimali var! Canınız yandığı için; "Vay Anam!" diye inleseniz de; "Hay anasını ...!" diye tepki verseniz de, bu sanal katiller tarafından evinizdeyken infâz ediliyorsunuz!
Acemilerin her Kurban Bayramı'nda ellerini, ayaklarını kesip hastanelere koşturması gibi traji-komik bir hâl bu!
Sanal-ağın okuma yazma özürlülerine göre; bindiğiniz otobüsün kaptanının şarhoşluğuna, acemiliğine, direksiyonda uyumasına itirâz ederseniz anında hâinsiniz, döneksiniz! Çünkü yolculara verilen bileti onlar kesiyorlar! Oturdukları yazıhanelerin direksiyonu yok ve onlar otobüste değiller! Onlar sattıkları biletten alacakları komisyondan başka şeyle ilgilenmezler! 
Muhatap alındıklarında kendilerini allâme zanneden bu cahiller yüzünden artık ne idealin, ne idealistliğin, ne vatanın-milletin, ne de vatanseverliğin, milliyetçiliğin önemi kalmadı! Bu sanal sarhoşların sevdiği-desteklediği fikir veya kişiyi sevmezseniz, övmezseniz, yaşamaya bile hakkınız yok!
Ânında sanal-ağ'da infâz ediyorlar ve bakıyorsunuz ki canınızı acıtmayı, moralinizi bozmayı başarmış olmalarına rağmen hâlâ hayattasınız ve hâlâ yaşıyor olmanıza şaşıyorsunuz!
Yaşadığınızı fark eder etmez de yüz yıl önceden, bir hoş seda olarak kubbeye bırakılmış;
"Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin,
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten." nârâsını tekrara devâm ediyorsunuz...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN 


 

Hiç yorum yok: