Atalar öğüdüdür; "Kristal evde oturuyorsan, başkasının camına taş atma"yacaksın! Çünkü camı kırılan, öfke ile mukabele ettiğinde sadece bir taş ile kristal evini, tuz-buz eder!
İnsanın kendisini tanıması zor, hele kendini aşması, zordan da zor! Söylerken kolay ama her kesin kendiyle yapacağı münakaşada kolay olmadığını hemen anlayacağı zor bir iş!...
Panellerde, toplantılarda, konferanslar da konuşmak kolay değil ama çok zor da
değil! Dinlemekten başka şansı olmayanlara konuşmak, belki de dünyanın en kolay işi! Ama asıl
söylemek istediğim, sorguladığım herkesin kendiyle başbaşa kaldığında kendine bile
itiraf edemediği gerçekleridir!
Bilinir ki herkes, bir şey söylerken aklından geçirdiği örnek kişileri söylemekte zorlanır!
İyiyi, güzeli, doğruyu yapmayı
her kes ister ama herkesin içinde; kendine göre bir iyi, doğru, kendine göre bir güzel saklıdır! Yani hepimizin şuur altında, kendimizin kirlettiğimiz, iğfal
ettiğimiz, "lekeli güzel" tarifli, iyi-doğru yaralılarımız
saklıdır! Kirleten de ve -kendimizden bile- saklayan da biziz!...
Böyle
olunca, asıl suçluyu hep saklar, birilerinin
bizimle anlaşmadığını söyleriz! Aslında anlaşmayan da,
anlaşamayan da o kadar belliki!
Eskitmeyi sever olduk farkında mıyız? Yaşlı aksakallılarımıza
itibar etmemeye başladık! Bu
yüzden de eskittiğimizi zannederken eskidiğimizin
farkına varamaz olduk! Hani; "Her şeyin yenisi, dostun eskisi..." ydi!...
Duygularımızı
eskiterek, sevdiklerimizin şuur altı çöplüklerinde
kaybolmasına nasıl izin veririz? Kaybeden biziz, farkında değil miyiz?! Eskittiğimizi zannederken eskiyoruz! Artık bu gereksiz ve çok zararlı bencilliklere, son verme zamanı gelmedi mi?...
Devlet, millet düşmanlarının, bölücü işbirlikçi taşeronların, her berâber, dört yönden saldırdığı günümüzde; her hangi bir
kıymetimizi, dostumuzu, ülküdaşımızı "eski" diyerek eskitme lüksümüz olabilir mi?...
Hasımlarımızın düşünürken bile korktuğu yavuzluğumuzu, kendimize uygulamaktan; kendi elimizle
gözümüzü çıkarmaktan, kafamızı, kendi taş
duvarımıza vurmaktan vaz geçmeliyiz! Perakendelikten, 'Ben yoksam kıyamet' bencilliğinden vaz geçmeliyiz!...
Bizim
Teşkilatçılığımıza ne oldu? Bizim bağlılığımıza, birbirimize mecbûriyetimize ne
oldu?
Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin sayısını; hepimiz, hepimizin derdini bilirdik! "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için..." yaşardık! Bu yüzden güçlüydük! Bu yüzden yenilmezdik! Bu yüzden ölür çoğalır, çoğalır ölürdük!...
Sakın kimse; "Bize ne oldu?" diye, yine şuur altına saklanıp gereksiz soru-cevaplarla oyalanmasın! Her kes, sadece kendine ve yüksek sesle; "Bana ne oldu?" diye sorsun! Her kes, kendine ne olduğunu bildiği anda herkese ne olduğunu da anlamış olur! Yani; soru da, cevap ta kendimizde!...
Çünkü;
teknolojinin çıldırdığı, medenîlik adıyla zalimlerin şerde ittifâkla kudurduğu günümüzde, Ülkücülükten başka
özveri temelli hareket kalmadı! Hadi hep beraber, kendimizle kavgamızdan galip çıkalım! Hep beraber; " Benden hatalısı yok! Ülküdaşlarımın hatalısına kurban olayım!.." diye haykıralım!...
Ölüm var ve dünyaya
bir daha gelmeyeceğiz! Allah(c.c.)'ın tanımayı ve tanışmayı nasip
ettiği Ülküdaşlarımızla ne yapacaksak hayattayken hemen yapmalıyız! Yapmak, başarmak zorundayız!
Başarmak için, barışmak; barışmak için buluşmak zorundayız! Gücümüzü birleştirmek, söylemlerimizi
karıştırmak, akıllarımızı birleştirmek zorundayız! Buna mecburuz!...
Bu
milletin Ülkücüden başka,"Karşılıksız
Seven"i yok! Atalarımız Devlet olmayı başarmışlar, biz de Devlet kalmayı başarmak zorundayız!...
Çünkü millet bizim; biz milletiniz! Devlet bizim, biz devletiniz!... Bu
iç-içelikten çıkamayız! Bu zırhımızı ters yüz etmelerine izin
veremeyiz! Bizden korkmak üzere yaratılmış; hainlerden,
bölücülerden, uzaktan kumandalı siyasi topaçlardan, rüzgar
güllerinden, çekiniyor gibi duramayız! Bu, eşyanın tabiatına aykırı! Bugün seferdeyken yarınki sefere hazırlanmak zorundayız...
Çünkü biz, Dâvâ Adamlarıyız. Kutlu Sefer Süvarileri’yiz! Biz başka davranamayız!... Türk'çe durmak, Türkçe konuşup yazmak, millete Türk gibi sahip çıkmak zorundayız! Bizden başka biz yok çünkü!...
Hadi Tanrı aşkına, hep beraber;
"Haydi yiğit haydi yeni akına
Ülkümüzün cihan varsın farkına" diye bir daha nârâ atalım! Hem şühedânın ruhunu şad edelim, hem de milletimizin gönlündeki sevgi saraylarındaki tahtımızı yeniden alalım...
Zor iş değil, değil mi?
45
yıllık markamızın arkasına saklanıp 'Haçlı Müslümanlar'ın
işini kolaylaştıranla, kolaya hiç tenezzül etmeden zora gönüllü bir
ülküdaşımızı kıyaslayarak yanında durmak, nefsimize çok zor geliyor değil mi? Ya şer güçleri, bize -bir daha- "Aptal" derse!...
Başkasının camına taş attıktan sonra, kristal bir evde yaşamak, çok zor bir iş değil mi?
TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR.
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder