Salı, Ekim 02, 2012

SESLENEN, SESLİ YORUM!...

Söylediler, duymadık! Söyledik duymadılar!
Enâniyyet mahkûmu benciller olarak biz, teker teker kibirle salınırken; ağlayıp sızlayarak mazlûma yatanlar birleştiler; "Kılcal damarlara sirâyet edinceye kadar" saklandılar! Yer altında geliştiler! Hücre hücre memleketi üleştiler, Köşk'e ve Konut'a çıkıp yerleştiler!
Biz; altı kere gidip yedi kere gelenlerle, dört eğilimi birleştirenlerle, kendi eliyle gözünü çıkarıp "Köroğlu"luğa heveslenen harîs eyyâmcılarla avunurken; "Tarlamızı sürdü"ler! Zamansız şiirlerle makamla külhânlaşan salakları tahrîk ettiler! Dört ay cezaevine girip "Muhtar bile olamaz!" dedirttikleri dolma kalemlerce süslendiler! Örümcek ağı ördüler! Tuzaklar kurdular! Kozmik Oda'ya girdiler! Anlamadıkları siyâsetle uğraştığını zanneden salak NATO Generallerini, ABD sopasıyla falakaya yatırdılar! 
Görevdeyken bu generallere; "Yapmayın!" dedik, duymadılar! Kaale almadılar! Ordu Evlerinde terfî edip emekli olduktan sonra vatan kurtarmaya soyundular! "Vatan kurtarmaya soyunan emeklilerden kurtulamadığımız müddetçe kurtulamayız!" diye feryâd ettik! "Siz sınırları koruyun. Ölürseniz şehîdimiz, kalırsanız gâzimiz olun! Deneme yanılma yoluyla doğruyu buluncaya kadar siyâseti, millete bırakın. Size ne siyâsetten?" dedik, duymadılar!
"Camileri, dergâhları, tekkeleri, cemaat ve tarîkat evlerini karargâh ettiler! Kur'ân'la kapı kapı yalvarıp yemîn ettiriyorlar! Geliyorlar! " dedik, bize değil; "Muhtar bile olamaz." dedirtilen transferci "Dolma kalemler"e itibâr ettiler!
Sevdiğimiz-saydığımız büyüklerimiz aracılığıyla dâvet ettiler! Anlı-şânlı Generallerle buluşturulduk! "Siz görevdeyken de biz aynı sîkletimizle, Türk'çe söylüyor söyleniyorduk ama siz makamdan aldığınız güçle bize tenezzül etmiyordunuz! Şimdi de millet olarak biz tenezzül etmiyoruz! Size ihtiyâcımız yok!" dedik! Sözümüzün muhâtapları değil onları alkışla uçuruma itenler incindiler!
Onları alkışlarla uçuruma yuvarlayan yalakalar, yandaş oldular! Haçlı Müslümanlar'a katılıp İleri Demokrat oldular!  
Şimdi onlar, cezaevlerindeler! Bir kaç -Gerçek Kahraman- evlâd-ı millet hâricinde, bize küsüyorlar! Yirmi yaşında Kınalı Kuzularımız'ın; Vatan bölünmesin, Devlet-i Ebed Müddet diye şehâdetleriyle övünen Türk Milletine, Generallerin cezâlandırılışına dövün diyorlar!...
Görevlerini kahramanca yapan, Üstün Hizmet Madalyası rekorları kıran, PKK'lı alçakları bile cephede selâm durdurarak destanlaşan Arslanlarımızı da kendileriyle berâber ABD sopasıyla Sivil İşbirlikçilere dövdürdüler ve sızlanıyorlar!...
İntikamcı II. Cumhûriyetçileri, Yeni Osmanlıcıları, Atatürk ve Türk Milleti düşmânlarını, ABD'nin "Bizim çocuklar" ı sâyesinde, adım adım Hükümete taşıdılar, muktedîr ettiler ve Türk Milleti'ni, Meşrûtiyet'in Meclis-i Mebûsan'lı tek kişi istibdâtına soktular!
PKK'lı kuduzların Mehmetçiği kurşunladıktan sonra kaçıp sığındıkları, dün "Postal Yalayıcı" dedikleri, "Türkiye'ye bir Kürt kedisini bile vermem!" diye diklenen Haçlı Taşeronu'nu, Başkent'e getirip kürsü verdiler! Astsubayımıza Türkçe yalvaran "kahverengi burunlu" karakter fukarâsını, Kürtçe hırlatıp tercüme ettirdiler! İnterpol'ün kırmızı bültenle aradığı kaçakları, dünya'nın terörist dediği Baasçıları, resmî davetle büyüttüler!...
Etsinler, edebilirler ki ettiler!
Bir şeyi unuttular! Türk Milleti, "Şahsî menfaâtlerini müstevlîlerin siyâsi emelleriyle tevhîd eden dâhili ve hârici bedhâhlar"ı ilk defa görmüyor! Türk Milleti'nin, bu bedhâhlara, "gaflet, dalâlet ve hatta hiyânet içinde" olanlara karşı şerbetli olduğunu, unuttular! "Allah'ın süvârileri Türkler"i, "İslâm'ın son ordusu" nu, unuttular!
Seferberlikte; kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyâr demeden top yekûn ordulaşan; Haçlı Seferleri'ne karşı "Îman dolu göğsünü serhâdd" eden Müslümân Türk'ü, unuttular!
Israrla, şiddetle, Türkçe haykırarak: Türk Milleti henüz sözünü söylemedi! Söylenen, homurdanan, öfkeyle soluyan, dişini gıcırdatan Türk Milletini duyun! Diye uyarmak durumundayız...
Magosa Zindanları'ndan; "Felek her türlü esbâb- cefâsın toplasın gelsin/ Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten" diye attığımız nârâmızı, tekrarlayarak...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: