Cumartesi, Ekim 20, 2012

SÖYLEN-İ-YORUM!...

Dertli, söyleğen olur!
Kovboy, yol üstündeki kasabada bir bara girer. Dinlenir, bir iki kadeh içer. Dışarı çıktığında atı, bağladığı yerde yoktur! Barın kapısını tekmeyle açarak yeniden içeri girer; "Hey Kasabalılar! On dakika içinde atım gelmezse Meksika'da yaptığımın aynısını yapacağım! Haberiniz olsun!" Diye kükrer!
Barda acayip bir sessizlik, gizli işmârlar, işâretleşmeler, bir iki kişinin sessizce çıkışı, falan...
Kovboy, on dakika sonra dışarı çıktığında bir kişi, atını yedeklemiş, hürmetle beklemektedir! Çevik bir hareketle atına atlar, dizgini almak için uzandığında atı tutan kasabalı, nazikçe; "Afedersiniz! Meksika'da ne yapmıştınız?" Diye sorar. Kovboy; "Ne yapacaktım? Küfrederek çekip gitmiştim!" der ve atını topuklar!...
Aynı haldeyiz! Atı çalınan kovboy durumundayız!
Sanalağ ve iki gazetede; "Haberiniz olsun! Bak, haaa!" türünden tehdîtvâri sözler, kimliği bellisiz birer kişilerden genele şâmil hükümler!
Kimin, kime, niye saldırdığı; kimin, kimi, niye savunduğu belli değil!
Onlar için münakaşa edilenler, savunulan veya tenkît edilenler biliniyorlar ama onlar için epeyce kişinin birbirine kırılmasına neden olan sanal sarhoşlar, belli değiller, kontrol da edilemiyorlar!
Başka çeremiz olmadığı için iki gazeteden ve internette televizyonculuk oynayan iki siteden, MHP Kongresini izlemeğe çalışıyoruz!
İzlemeliyiz! İzlemek zorundayız! Ömrümüzün 45 yılını uğrunda çırpınarak geçirdiğimiz, Başbuğun emânetleri MHP ve Ülkü Ocakları'na bigâne kalınamaz! Kalsam da izin vermezler!
Sadece atı çalınan kovboy olsak ta  iyi! "Hasso'yu hana almıyorlar; o, 'Sakomu nereye asayım?' diye soruyor!" konumundayız!
Bırakın delegeliği; çoğumuz, ne her hangi bir il-ilçe yönetiminde, ne de MHP'ye üye bile değiliz! Referandum sürecinde yapılan üyelik müracaatlarına, olumlu-olumsuz cevap tenezzülünde bile bulunulmadı!
31 Aralık 2005'ten beri, Teşkilatlarıma girme şansım olmadı! İlk defa gören birinin; "Ülkücü müsünüz?" sorusuna; "Nereden anladınız?" deyince; "Yürüyüşünüzden!" diyecek kadar belli olan Ülkücülüğümüze rağmen, on beş yıldır delik-deşik edilmiş Ülkücü Hareket'in çatısı altında, çok gariptir hiç bir talebimiz olmamasına rağmen bize yer kalmadı!
Elinden en sevdiği oyuncağı zorla alınan haşarı çocuk misâli, bazen kendi evimizin camlarını taşladık öfkeyle! Camını kırdığımız da oldu bazen ama bir türlü uzaklaşamadık evimizin, ocağımızın, teşkilatımızın çevresinden!
Teşkilat, Ocak, MHP bizimdi ve mîrâs olarak ta kalmamıştı! Temelinden itibâren, kaba inşaatının da, ince işlerinin de her milimetre karesinde, el emeğimiz, göz nûrumuz vardı! Şühedâ Atalardan mîrâs arsa üzerine binamızı kurmuş ama tapuyu hiç düşünmemiştik! Kardeşin kardeşe kamburluğunu ispatlarcasına bazı kurnaz kardeşlerimiz, kurduğumuz binanın tapusunu çıkarmış ve bizi ortak etmemişlerdi!
Olsundu! 
Sonuçta tapuyu çıkaranlar da kardeşlerimizdi! 
Ha benim, ha kardeşimin, ne fark ederdi? Ama edermiş ma'lesef! 
45 yıllık emekler, ta'dilât adıyla gözümüzün önünde hoyratça tahrîp edilirken canımız acıdı! Onlar içerden perde duvarları yıkarlarken, biz dışardan inleyerek, ünleyerek itirâz edip durduk ta!... Ne duydular, ne de bir kere camdan bakıp bizi gördüler! Oylum oylum oydular içerden obamızı, yuvamızı!
Dünya Türk Birliği'nin, Tûran'ın Merkez Karagâhı olarak hayâl edilmiş emsâlsiz binânın içinde bile diğer koridorlara, odalara karşı kale muhkemliğindeki makamlarda oturup saklandılar! 
Bu muhteşem karargâhı, koltuklarının kudretiyle 45 yıllık ülkücülere yasak ettiler!
Gidip gelemedik! Girip çıkamadık! İçerdekilerle dışardakiler arasında köprülük talebimize bile râzı olmadılar ürkekler!
Şimdi; "Türk Milleti! Sensiz asla!" diye kendilerinin bile inanmadığı bir tonlama ile içerden dışarıya, sanal-ağ'dan sesleniyorlar!
Elli milyon seçmenin, yarıdan fazlası AKP'de; diğer kırk parçalı yarısının onda biri, MHP'ye -içinden küfrederek- oy vermiş ve; Türk Milleti! Sensiz asla!...
Dalga mı geçiyorlar? Bana mı öyle geliyor? 1.100 kişinin yarıdan bir fazlasının oyu ile seksen milyonluk bir ülkenin siyâset vitrinine, manken seçileceğini mi zannediyorlar yoksa?
"Başlarım böyle gazeteye! 25 kuruş AMK!" reklamıyla ömür törpüleyerek söyleniyorum vesselâm!
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: