Salı, Nisan 05, 2011

TÜRK MİLLETİ, DUY ARTIK SESİMİZİ!...

Allah aşkına sesimiz geliyor muuuu?
Bu haykırışımızı, bu can yakan feryâdımızı duyan yok mu?
Haykırışımız, partilere ve genel başkanlarına değil!
Zaten onlar için bağırmaya gerek yok! Duyduğunu doğru taşımayı bile beceremeyen laf taşıyıcı, dedikoduculardan birinin yanındaki fısıltıyı, sanki yanlarında megafonla bağırılmışçasına duyarlar! Ama doğru duyamazlar! Çok hassas ve canlı antenleri sayesinde üç adımlık mesâfede üçyüz kere yankılattırılan fısıltı, sadece duyulur! Sesin oluşturduğu söz, fısıltıya sebep olan öz yankılanmalarda dökülür, kaybolur!
Siz; "İşbirlikçilere karşı güçbirliği" dersiniz, onlar gider PKK'lıların, hatta bölücübaşı bebek katilinin bölücü avukatını, genel başkan yardımcılığına getirirler!
Siz; ABD ve Haçlı'nın siyâsal desteğindeki "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eşbaşkanı"nın şımarttığı bölücü taşeron oluşumların oyununu bozmak için Ulusal Birlik dersiniz; onlar gider BDP-PKK'nın projesinden daha bölücü "Kürt Dosyası"nı arşivlerinden çıkarır, piyasaya sürerler! Yeni Genel başkan bu hızla gider genel af vaadinde bulunur!
Siz; bölünmez vatan için, üniter devlet için, hür dalgalanan bayrak için, Dîn-i Mübîn için, Allah rızâsı için Millî Birlik dersiniz; onlar gider Vatikan işbirlikçisi Diyalogculara, Haçlı Müslümanlar'a biyat ederler!
Siz Türklük için, Türk Milliyetçiliği için, Devlet-i Ebed-Müddetin olmazsa olmazı milletliği korumak için, Yeniden Türk Milliyetçiliği, Yeniden milli birlik, yeniden Kuva-y-ı Millîye dersiniz; onlar, yıllardır kavlamasına izin vermedikleri şahsî yaralarını kaşır-kanatır, bitmez kinlerini depreştirir, kendi icat ettikleri hain listesine yenilerini ilâve ederler!
Benzer daha bir sürü sebepten dolayı seslenişimiz, onlara deği!
Seslenişimiz, haykırışımız, feryâdımız sana Türk Milleti!
Ya sesimizi duyup tedbîr alacak, ya da aymazlığın yüzünden ölmekten başka çâre bırakmadığın fedâilerine ağlayacaksın!
Biz ölünce, ordun bozulmaz biliriz!
Bizim ölüşümüzle neferin eksilmez biliriz ama bizden sonra, bizimle berâber millî heyecanını kaybedersin diye korkarız!
Kendini dünya nizamından sorumlu tutmayan, i'lâ-y-ı Kelimetullah'a fedai hissedemeyen, kendini Haçlı Seferleri karşısında Geçilmez Çanakkale hissetmeyen bir kalabalığa, Türk Milleti denilir mi? İstiklâl Harbimizde Demirci Efe'nin martinisine, mermisine denk kudretteki oyunu 12 Haziran'da bağımsızlığı için kullanamayan halklar(!)a Türk Milleti denir mi?
Yoksa sen, yüz yıl önce:
"Ey dipdiri meyyit! İki ele bir baş içindir,
Davransana... Eller de senin, baş ta senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin!...
Karşında ziyâ yoksa sağından ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa halk'etmelisin, halk,
Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam kalk!
Sahipsiz memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır." diye feryâd eden Âkif'i de mi duymamıştın yoksa? Akan kan senin, verilen can senin, bölünmek istenen vatan senin, indirilmek istenen bayrak senin, dört yandan saldırılan bütün değerler senin!... 12 Haziran; varoluş veya yokoluşunun kendi ellerinle oylanması olacak!
Allah aşkına duy artık sesimizi Türk Milleti! Duy bizi!...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: