Pazartesi, Kasım 26, 2012

BOZKIRA CAN VEREN BİR ÖĞRETMEN

Bir Öğretmenin, gerçek manada ülkesever, fedakâr bir insanın seslenişini -mi desem, feryâdını mı desem- duyurmasına katkı vermek istiyorum!
Bir meslektaşım, bir öğretmen, yardım istemiş! 
Bu yardım isteyişten nasıl utandığımı; sağır kulakları bile patlatması gereken bu Türkçe haykırışın duyulmadığı bir memlekette yönetim var mı diye nasıl sorguladığımı, isyânımı nasıl anlatacağım bilemem!...
Bir öğretmenden aldığım iltifâtlara da, utanarak müdahele etmeden, iltifat sahibine misliyle mukabele ve teşekkürlerimle, hürmetlerimle Rahim Demirbaş Öğretmen'in mektubunu, aynen aktarıyorum:
"Değerli İnsan Mustafa Bey;
Belki bu yazımı okumayacaksınız, çünkü biz garipler pek hesâba alınmayız! 
Bizim yaptığımız işler önemsizdir. İlla kelli felli kişiler güzel şeyler yapar! Onun için ilgilenmeyi değmez.
Şunu biliniz ki her şeye rağmen ben sizi seviyorum.
Makalelerinizi okuyorum. Ülkenin yücelmesi ve birliğinin dirliğinin bozulmaması için çabalarınızın farkındayım. Özür dilerim belki sizi yanlış anlamış olabilirim. Bu çalışmayı duyurunuz ki benim gibi düşünenler moral bulup çoğalsın!
Gençlerimizin parasını ve zamanını Madonnalar, Lopezler ve Gagalar alıp götürmesin. O kıymetlerin enerjisini ülkemizin kalkınması ve yücelmesi için kullandıralım.
Magazin haberlerinden duyuyoruz; birileri 18 yaşına gelen çocuklarına servet boyutunda paralar harcayarak otomobil alabiliyorlar. Halbuki o aracın bir alt modelini alsalar, aradaki parayı güzel ülkemin çölleşmesini önlemeye ayırsalar, çocuklarına  daha iyi bir vatan bırakacaklar!
Ben Rahim Demirbaş, ülkenin en yoksul köyünde dünyaya gelmişim. 
47 yıl çeşitli eğitim müesseselerinde canla başla çalışıp üç kuruş kazandım; "Güzel Ülkemde kazandım, yine bu güzel ülkemde kalsın; aynı zamanda insanımıza bir örnek/model sunmuş olurum. Bu güzel ülkenin yücelmesi, bir takım mevki sahibi kişilerin tekelinde değil, bizim de yapacağımız bir şeyler olmalı." diye düşünüp orman dikme işine giriştim.
ORMAN DİKTİM DE NE OLDU?...
Büyük şehirlerde yaşayanlar pek farkında değiller, güzel ülkemiz giderek çölleşiyor.
Bir taraftan da, ormanların bir kısmı kuraklıktan, bir kısmı yangınla, bir kısmı da insanların katli ile yok oluyor.
Bundan 50 yıl önce çevre nasıldı, kimse farkında değil! Köyler, boşalıyor! Şehirlerin şehir mi, köy mü olduğu belli değil!
Ben işin farkındayım, ne yapılacağını da biliyorum.
On dört yılı geçiyor, Rahim Demirbaş olarak hergün gözümün önünde erozyonun erittiği topraklarımızda, tek başıma ağaçsızlaşmaya karşı, savaş açtım! 47 yıllık öğretmenliğimde biriktirdiğimi, -bir öğretmen ne biriktirebilirse o kadar- bu işe yönelttim. Kuyular açtım, borular döşedim, hayvan sırtında su taşıdım. Konya'nın Karacadağ'ında, çölleşen araziyi yeşertmeğe çalıştım. 500 dekarlık arazide 32.000 fidan yetiştirerek yeşil bir kuşak oluşturdum.
Çevreciliğin, yeşili korumanın, yaşatmanın ve genişletmenin, kısaca orman sevgisinin masa başında oturarak kazanılamayacağını, bu işin sahada çalışmak gerektirdiğini, göstermiş oldum.
Çölleşen araziden hayatını kazanamayıp köyü terk etmekte olan birkaç kişi, orman oluşturmada çalışarak ve ormanın getirdiği olanakları kullanarak iş sahibi oldular. Onları büyük şehirlerde horlanmaktan korumuş oldum.
Orman yetiştirmek için fidan dikmek gerek. Fidanlıktan fidan alarak ekonomiye katkıda bulundum. Para dönmüş oldu.
Ülkem yararına çaba sarf ederken sıkıntıya düşünce sabretmesini, yaptığım iş ülke yararına olduğu için Devletin yardım edip etmeyeceğini öğrendim! iyi gün dostları, yanımdan uzaklaştılar, bir çok azîz duygulu ve yüksek karakterli yiğit insan ile tanıştım, böylece kötü günde beni yalnız bırakmayan dostlarım oldu.
Kazancımı ve emeklilik dönemindeki tüm birikim ve gücümü; Peygamberimiz'in emrettiği, çağ deviren Fatih Dedemiz'in vakıf kurup yapılmasını vasiyet ettiği, Atatürk'ün bahçedeki çınarın dalına yer açmak için köşkün yerini değiştirerek saygı gösterdiği bir işe, ağaç yetiştirmeğe harcamış oldum.
Bu çabamla birkaç kişinin sevap azanmasına vesile oldum. Kişisel olarak kahve köşelerinde pineklemek yerine, ormanda vakit geçirerek zinde oldum, dinç kaldım, sağlığıma kazanç oldu. Yetiştirdiğim ormanı, çok sayıda hayvan ve kuş kendine mesken tuttu. Doğanın dengesi, bir nebze düzeltilmiş, korunmuş oldu.
Sevmek, fedakârlık ister, bütün bu sıkıntılar ve güzel şeyler ülkemi sevmemden dolayı olduğu için mutlu oldum.
Sizlere, bu nedenle sesleniyorum.
Beni duyun. Dilerseniz adımı yazınız. TRT Haber'in yaptığı "Güzel Ülke" programını izleyiniz, diğer haber ve resimlere bakınız.
Benim çabam, kişisel amaçlı değil. Kişisel bir çıkarım yok. Olmayacak.
Çabam; ülkemi, torunlarımıza bulduğum gibi bırakmak. Ağaçlı buldum, çorak ve kurak bırakmak olmaz!
Sesimin duyulması, İÇ ANADOLU BOZKIRININ AĞAÇLANDIRILMASI ve orman halkasının genişletilmesini sağlamak için yazılı ve görsel basın aracılığı ile "Ben de varım!" diyen insanları bir araya getirmekte destek vermenizi diliyorum.
Durumu saygı ile arz ederim. Rahim DEMİRBAŞ"
Siyâsilerin, hayır işliyorum gösterisi için yüz milyarlar harcayan genel başkanların, öğretmenler adına sendikacılık edenlerin, dindâr maskesiyle cami bahçelerinde pusuya yatan politikacıların; cemaatlerin, tarikâtlerin ve elbette şeyhlerinin/hocaefendilerinin kulaklarına kar suyu ...
Ben göz attım, herkese tavsiye ederim:   bozkiragaclandirmatoplulugu.blogspot.com
SEVGİ İLE KARILMAYAN TOPRAKTAN, VATAN OLUR MU?
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: