Cuma, Kasım 16, 2012

KERBELÂ'DA TÜRKLER...

1434. Hicrî yıl mübârek olsun...
Bir Muharrem Ayı'na daha girdik!
Dolayısıyla İslâm ve insanlık tarihinin yüz karası, vahşî bir olayın, Kerbelâ Vak'ası'nın da matemli atmosferine girdik!...

Eksik bilgilerle veya bilgilenmenin bilinerek engellenmesi ile Müslüman-Türk Dünyası'nda özel bir ihtirâm gören Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'in lâyıkı ile anılması, matemlerinin tutulması; Allah ile Aldatan mürâi Emevistlerce onlarca, yüzlerce yıl engellendi ma'lesef! Bilenler yalnız kaldı, biz Türk Milliyetçileri ise bilgisizliğimizden susarak kendimize zûlmedenlerden olduk!
Prof. Dr. Turan YAZGAN'ın; "Ciddi ve yorulmak bilmeyen çalışmalarıyla tarihçilerimiz içinde mümtaz bir yer işgal eden Prof. Dr. Zekeriye Kitapçı, bu eseriyle safsataya dayalı ve kötü niyetli bir takım yayınlara cevap vermiş olmanın ötesinde, araştırıcılara pek çok ipucu sağlamış ve çok önemli sayılması gereken gerçekleri tesbit ve teyit etmiştir." dediği "SUNUŞ" yazısıyla Türk dünyası ve Türk Ziyâlılarına tavsiye ettiği, bir eserden, bu vesîle ile bahsetme şansı yakalamış olduk.
Bu özel günün, Muharrem adlı Matem Ayı'nın hatırına; Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI'nın "HZ. PEYGAMBER'İN HADİSLERİNDE TÜRKLER" kitabının 102 ve 103. sahifelerinden bir bölümü aynen aktaracağım:

"Tasavvuf tarihi ve özellikle Mevlevîlerin üzerinde önemle durduğu ve Müslüman halkımızın "Ehl-i Beyt" ve  "Evlâd-ı Resûl"e karşı sonsuz sevgi ve ilgisini dile getirmesi bakımından bizim gönlümüzde de ayrı bir yeri olan bu olay kısaca şöyle cereyan etmiştir.
Kerbelâ'da savaşın en şiddetli safhasında yedi kadar Türk Akıncısı gelip Hz. Hüseyin ile görüşerek O'nu Azerbaycan'a götürmek teklifinde bulunmuşlardır. Hz. Hüseyin, bundan çok mütehassis olmuş ve; "Kumandanınıza teşekkür ederim. Ancak yardımınzı bana değil, hasta oğlum Abidin'e (Zeynel Abidin) olacaktır. Ben şehît olduğum zaman O'nu alıp götürün." buyurmuşlardır. En sonunda bu meş'um olay vuku bulmuş ve Türk Akıncılar, Hz. Abidin'i götürmeye muvaffak olmuşlardır. Hz. Peygamber'in torunlarından olan Âbidin orada sağlığına kavuşmuş ve daha sonra Medine'ye dönmüştür."

Hz. Peygamber(s.a.v.)'in dünyasını değişmesinden sadece 48 yıl sonra, O'nun, secdede iken omuzuna çıktığı için secdesini uzatarak, çok bellli ettiği dede sevgisiyle büyüttüğü Torunu ve ailesini, Mekke hükümrânlığını yeniden alde etmek için katledecek kadar gözü dönmüş, insanlıktan çıkmış lâin Emevîlerin; bütün güçleriyle Kerbelâ'da olmalarına rağmen, yedi Göktürk Akıncısı'nın kuşatmayı yararak Hz. Hüseyin'e ulaşabilmelerine ve Türk hakimiyetine dikkatlerinizi çekerim.
Yine aynı kitabın 107. sahifesinden bir paragrafı da paylaşacağım:
"Böylece Hz. Muhammed, Peygamberler tarihinde bir Türk Kızı ile evlenen üçüncü Peygamber oluyordu. Bunlardan birincisi Hz. Süleyman, ikincisi ise Hz. İbrahim idi. Hz. İbrahim bilindiği gibi Oğuz Han'ın kızı Kantura Hatun ile evlenmiş ve Hz. Peygamber, hem Hz. İbrahim ve hem de O'nun soyundan gelen Türklere yüksek teveccühlerini göstermek için Türkleri bir çok defalar Kantura Oğulları olarak yâd etmiştir."
Bu hatırlatmalardan sonra, bu bilgileri; "O'nun delillerinden biri de gökleri ve yerleri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır." (Rûm-22) Âyeti ile de destekledikten sonra; 

Beni Türk yaratıp Türkçe ile donatan, yetmez görüp bir de İslâm'la tâçlandıran Tanrım'a, Çalabım'a, Hüdâm'a, Xudem'e, Allahım'a bütün Müslümanlardan iki kere daha fazla hamd'etmemi, şükr'etmemi kim engelleyebilir? Diye sorgulayıp Tekbîrle nârâ atmam mı? Allah ü Ekber!...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: