Pazartesi, Kasım 05, 2012

TAŞ BİTTİ, İNŞAAT PAYDOS!...

Sağ olsun bir yüreği yanık Türk Milliyetçisinin sosyal medyada paylaştığı bir cümleden ilhamla Kongre sürecinde ihmal ettiğim Kutadgu Bilig'i elime aldım ve işâret edilen yerden tesellîmi de buldum! 
Kendimi Allah'ın izniyle kolay tesellî ederim de bir sürü kırgın, dargın, yorgun, öfkeli yürekli Türk Milliyetçisi var ki içlerinden bey oğlu beyler bilirim; onlara ne demeli, onları nasıl teskîn etmeli?
Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig'de; "Beylik için insanın ilk önce asil soydan gelmesi gerekir; bey cesûr, kahraman, kuvvetli ve pek yürekli olmalıdır. Babası beyse oğul bey doğar; o da babaları gibi bey olur." diye başlıyor iyi bir beyin nasıl olması gerektiğini anlatmaya...
15 yıldır, bu kadar ateşli, fanatik, kurnaz, entrikacı ve insafsızca saldırgan taraftarlarının Genel Başkanlık'tan Liderliğe çıkaramadığı ve yakıştırmayla veya öyle olmasını isteyerek; "Türkmen Beyi" dedikleri Bahçeli ile Has Hâcib'in  bey tanımını mukayeseye niyetlendim! 

"Babası beyse oğul bey doğar." diyor Has Hâcib! Aslanı kediye boğduran demokrasi illetinden bey doğar mı? "Poşalık kolay da adam olmak zor!" denilen bu mu ki acaba? 
Ulus Devletlerin, daha doğrusu milliyetçiliğin kanser mikrobu, aids-HIV virüsü olan demokrasinin, aslanı kediye boğdurması değilse, neydi bu?
Kogreler, seçimler, yarışlar kazanılır veya kaybedilir; bunda bir hazımsızlığım yok ama Başbuğ Türkeş gibi Bey-bilge bir Türk'ün, "Oğul Bey" dediğim yıllarda, adını anarken bile yüreğimi muhabbetle kıpraştıran Yıldırım Tuğrul TÜRKEŞ'in göğsüne vurarak; "Babam'ın partisi" derken ki titreyen sesiyle kalbim sıkıştı, gönlüm daraldı, öfkeli soluğumu ciğerlerim zaptedemedi! Ciğerlerimin tazyikiyle dudaklarımdan fışkıran, nârâ gibi "Ooofff!" umu anlatabilmem mümkün değil!
Zaten demokrat değildim! Çok demokrat geçtiği övünülerek söylenen; dün Bahçeli'ye galîz küfürler edenlere bugün demokrat övgüler dizilmesine vesîle olan kogreden sonra, demokrasiden resmen iğrendim! Artık mîdem, demokrasi kelimesini kaldırmıyor!
Yusuf Has Hâcib, kıssa içinde kıssa anlatarak bey'i tarife devâm ederken; "Halk için beyin çok seçkin olması lâzımdır; özü sözü doğru ve tabiatı güzîde olmalıdır. Bilgili, akıllı, halka davranışı iyi, cömert, gözü tok ve gönlü zengin olmalıdır. Her türlü iyiliğe el uzatmalı; hayâ sahibi, yumuşak huylu asîl tabiatlı olmalıdır." diyor ve ben yine taraftarlarının zorlama sıfatıyla "Türkmen beyi" ni, bu tanımla mukayese ediyorum! "Türkmen Beyi" seçkin mi? Özü sözü doğru ve tabiatı güzîde mi?" diye sorgularken, olanları gözden geçiriyorum:

Kongre öncesi ve gününde, kendisi hakkında tek kelîme edebe mugâyir söz söylememiş, genel başkanlık adaylarına, gününden önce danışmanları vasıtasıyla olmadık hakaretler ettirildi! 
Genel Başkanlığa aday iki kişiden özellikle Koray Aydın'a; hem salonda illerden taşınarak geceden doldurulan heyecanlı genç Ülkü Ocaklılara aleyhte tezâhürat yaptırarak; hem de -güya- canlı yayın yapan artık adından iğrendiğim bir internet televizyonunda hâtipler kürsüdeyken "kalik sufatlı" bir zenneye canlı röpörtajlar ve yorumlar yaptırarak, izleyenlerin dinlemesine mani oldu!
Karşıtlıkları tesbit edilen delegeler, öylesine bir yakın markajdaydılar ki; D. Müsâvat DERVİŞOĞLU'na; salonda kaybolan cılız alkışlarla çıktığı kürsüden, bütün delegelerin ve seyircilerin ayakta alkışlarıyla inmesine, salonda izleyicilerin gözyaşlarıyla süslenmesine rağmen 48 oy çıkınca; demokrasi adlı Türk Milliyetçiliğinin kanser veya HIV vürüsünden iğrendim açıkçası! Demokrasi denilen HIV virüsünün; beyleri nökerlere ezdirmesine, aslanı kediye boğdurmasına seyircilik ettim, isyan ederek!
Önce; kurnazca; "Zorlananlara 40 delege benden!" diyerek yel-beyinli akıldan fukaraları teşvik ettiler ve onların yanında duran muhalif delegeleri tek tek tesbît ettiler ve o yel beyinli akıl fukaralarından, kongreye bir kaç gün kala sırayla "Türkmen Beyi"nin yanında konu mankeni pozları aldılar! 

Muhalif delegeler tesbît olunmuş ve yakın markaja alınmıştı! En basit muhtar seçimi hesabıyla, son ânda adaylıktan vazgeçen 7 aday adayının her birinin 15'er delegeyle hareket ettiğini varsaysak 105 delege; 105 delegeyi karşıdan düştüğünüzde de 210 delegeye tekâbül ediyordu! 2009'dan 40 rakamını çıkarmakta mâhir olan ekönomist hesap adamının, rakamlarla böyle oynayacağı o kadar belliydi ki!... Ve bunun adı, demokrasi! 
Demokratik bir ortamda bey'i nökere ezdiren, aslanı kediye boğduran müthîş bir sistem!...
Neticede, Delegelerin İleri Demokrat İrâdesi ortaya çıktı! Sözüm yok, hâşâ! Hayırlı olsun! İleri Demokrat Milliyetçi(!)lere başarılar diliyorum!
Peki bundan sonra ben ne mi yapacağım? Arz'edeyim; Başbuğum'un ve Ülkü Şehitlerimizin mânevî huzûrlarında Allah'ı şâhit tutarak ömrümün sonuna kadar MHP'ye oy vereceğime dair kendime söz vermiştim! Sözüme sâdık kalacağım! Son nefesime kadar sandığa gidecek, eğer MHP'nin başına bir hâl gelmişse, oy pusulasında da yoksa, kalemle Üç Hilal çizip mührü basacağım, hepsi o kadar!
Bugünden itibâren Türk Milleti ve Türk Milliyetçiliği dışında sohbet yapmayacağım! Bana dokunulmadıkça -hâşâ- kimseyle işim olmaz! Bulaşan olursa da bir adım geri basarsam nâmert olayım vesselâm...

TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü NİYE KORUSUN?
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: