Cuma, Nisan 25, 2008

BAYRAĞIM...

Üzerinden kaç sene geçti bilemiyorum. Ama hafızamdaki tazeliği ve bana verdiği heyecanıyla dipdiri duran bir sahne var. Hayatımda beni heyecanlandıran olayların, birinci sırasını hep koruyacak olan bir sahne! Söylediğimde hepinizin hatırlayacağını, hatırlayamayacak yaşta olanların hatırlayanlara heyecanla soracaklarını biliyorum. Kıbrıs'ta bir Rum, gönderden Türk Bayrağı'nı indirmek için direğe tırmanmıştı! Öldüğünün farkında olamadan ve ağzındaki sigarası bile düşmeden gönderden aşağı, cansız kayışını hatırladım bir daha!
Bir daha keyiflendim, bir daha heyecanlandım tabi...
O tarihlerde fiilen öğretmendim. İzmir Şirinyer Lisesi'nde, lise son sınıflara olan dersime girdim. Hemen hemen bütün çocuklar, beni heyecanlandıran ve nerdeyse sabaha kadar uyutmayan sahnenin etkisindeydiler. Sordular tabi. Dersimim özelliği gereği anlatmıştım. Milletler arasında kültür alış-verişinin olduğunu söylemiştim. Bu kültür alış-verişlerinde, taşıma görevini hikâyelerin, romanların, filmlerin, resim ve şiirlerin olduğunu söylemiştim. Bayrağımızı indirmek üzere göndere tırmanmaya çalışan Rum'un, Türk Edebiyatından habersiz olduğunu, bu yüzden de öğretmenlerinin suçlu olduğunu söylemiştim. Eğer o Rum'un edebiyat öğretmenleri, ona Türklerin bayrağını çok kutsadığını, Arif Nihat Asya adındaki bir şairinin ağzından; "Sana selam vermeden uçan kuşun/ Yuvasını bozacağım." dediğini söylemiş olsalardı, asla direğe çıkmaya cesâret edemezdi demiştim. O Rum'un katilleri, ona Türk'ün bayrağına verdiği kıymeti öğretmeyen öğretmenleriydi...
Şimdi yine, bir daha, Erivan'da Bayrağımız'a hakaret ettiklerini zannederek doluyu tarlalarına çağıran Ermenilere sesleneceğim; Akıllı olun! Sizin ağa-babalarınızın bayrağını İzmir'de indirip yerine Al Bayrağımızı astığımızda; yerde kaldığını gören Atatürk'ümüz, "O, bir ulusun şerefidir. yerden kaldırın." demişti. Şimdi sizin yere attığınız o Al bayrak, Türk Milleti'nin şerefidir. Hesabını vermeğe hazır olmalısınız! Biz; Bayrağımıza selam vermeden uçan kuşun yuvasını bozarız!
Sonra da ülkemdeki yerli işbirlikçilere, alt-üst kimlik kompleksindeki aşağılıklara, "Dolma kalemler"e sesleneceğim: Hâla hepiniz Ermeni misiniz? Çıkıp bir daha bağırmayı dener misiniz? Nasılsa BOP Eş Başkanı 301. maddeyi de değiştirdi! Türk'e ve Türk Bayrağı'na siz de hakareti dener misiniz? Nasılsa hepiniz Ermeni değil miydiniz?
Hepinizi, aynı coşkuyla Ermenistan'ı tel'in için sokaklarda görmek istiyoruz. Ya sokaklara çıkarak hepiniz her ne haltsanız bir ağızdan bağırarak Ermenistan'ı protesto etmeli, ya da hep beraber Ermenistan'a göçmelisiniz! Yüzlerce yıl kucağımızda oturup sakalımızı yolduğunuz yeter!
Şimdi benim Türk Cumhurbaşkanım, Türk Başbakanım, Türk Dışişleri Bakanım, Türk Genelkurmay Başkanım, sizlere Türkçe bir şeyler söyleyeceklerdir!
Bakın biz, hâlâ size hakaret etmiyoruz, Ermeni oğlu Ermeniler...
Yüzlerce yıl, hatta binlerce yıl halkları toplayarak milletleştirmeyi başarmış bir ırkın ahfâdı olarak, hâlâ size yaramaz çocuklarımız gözüyle bakmaktayız! Bu son yaramazlığınız dolayısıyla mutlaka kulağınızı çekeceğiz haberiniz ola!
Kaçma, saklanma hakkınız var! Öfkemiz geçinceye kadar kaçıp saklanmanız da akıl gereğidir!
Her köşesini 'çiçek bahçesi'ne değil, "Bağı- İrem"e yani Cennet Bahçesi'ne benzettiğimiz bu cennet Vatanı, kolay vatanlaştırmadık, kolayına da kimselere vermeyiz!
Geçen bin yılda Türkiye Türklerindi, önümüzdeki bin yılda da Türkiye Türklerin kalacaktır.
Türkiye, kıyamete kadar Türk'ün Anavatanı olarak, Türk'ün olarak kalacaktır.
Ne yenilmez orduları yenmişizdir bu vatan uğrunda biliyor musunuz?
Ne gururlu milletleri, geldikleri yere kadar kovmuşuz biliyor musunuz?
Vatanımız hür kalsın, hür vatanımızda Al bayrağımız dalgalansın diye kaç yüz bin kere topraklaşmışız biliyor musunuz? Nüfusunuzdan kat kat fazla şehit vererek millet olarak kalmayı başarmışız bilmez misiniz?
Soykırım yapmayız çünkü biz zâlim değiliz! Çoluğunuza-çocuğunuza muhabbet elimizi uzatırız çünkü biz sizin gibi sapık değiliz! Ama size; ayaklarınız altına alarak bir anlık psikopatlığınızı, Ermeniliğinizi tatmin ettiğiniz Bayrağımızı yerden kaldırttırarak yerine, gönderine astırırız, astıracağız bilesiniz!
Nasıl da kendinize yakışanı yapıyorsunuz biliyor musunuz Ermeni oğlu Ermeniler!...
Bizim Bayrağımız, mavi dünya gökyüzünün, Kırmızı-Beyaz süsüdür. Kırmızı Beyaz Bayrağımın dalgalanmadığı dünya gökyüzü; eksiktir, çirkindir, bayraksızdır...
"Tarihi ben mi yazdım, tarih mi beni öven/ Ben miyim böyle tevekküle baş eğen!"
"TÜRK'ÜN HERŞEYİ GÜZELDİR VE HERŞEYDEN GÜZELDİR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: