Pazar, Nisan 27, 2008

ZOR AMA YAPILMASI LÂZIM!...

İnsanın kendisini tanıması, sonrasında da kendini aşması...
Söylemesi kolay ama her kesin kendisiyle yapacağı sohbette, münakaşada, çekişmede pek te kolay olmadığını göreceği, çok zor bir iş!
Birileriyle sohbetler de konuşmak ta kolay değil ama pek zor da değil. Herkesin bu sohbetlerde, herkese söyleyeceği sözleri vardır ve söyler. Asıl söylemeye çalıştığım, herkesin kendisiyle başbaşa kaldığında kendine itiraf edeceği gerçekleridir.
Zordur bu iş dostlar! Düşünüldüğünden de zordur!
Herkes, herkese her şeyi söylemeye niyetlenirken aklından geçirdiği örnekleri, örnek aldığı kişileri, örnek verdiği kişileri, sevdiği-öfkelendiği kişileri, söylemekte zorlanır! İyiyi, güzeli, doğruyu yapmayı her kes ister. Ama herkesin, kendine göre bir iyi, kendine göre bir doğru, kendine göre bir güzeli var! Yani hepimizin, insanların tamamına yakınının şuur altlarımızda; kirlenmiş, iğfal edilmiş olduğunu bildiğimiz ama temiz-güzel tarifli, şeyler saklı!...
Kirleten de, iğfal eden de, kirlenen de ve -kendimizden bile- saklayan da biziz!...
Böyle olunca da, kimseyle anlaşamadığımızı saklar, birilerinin bizimle anlaşmak istemediğini söyleriz!...
Aslında anlaşmayan da, anlaşamayan da kendimiziz!...
Eskitmeyi çok sever olduk nedense farkında mıyız? Eskilere itibar etmemeyi, -açıkça söylemesek te- çok tercih eder olduk!...
Bu yüzden de, insafsızca eskittiğimizi sanarken, hep beraber eskidiğimizin farkına varamaz olduk! Hani, her şeyin yenisi, dostun eskisi makbûldü?
Duygularımızın eskiyerek, kişiliklerimizin kendi şuur altımızın çöplüklerinde kaybolmasına nasıl izin veririz? Kaybolan, kaybeden biziz, farkında değil miyiz?!...
Eskittiğimizi zannederken eskiyen biziz, farkında değil miyiz?!... Artık bu gereksiz ve çok zararlı davranışlara, bir son vermek zamanı gelmedi mi?
Devlet düşmanlarının, millet düşmanlarının, mukaddeslerimizin düşmanlarının, güç birliği yaparak saldırıya geçtiği günümüzde; hiç bir kıymetimizi, hiç bir dostumuzu, hiç bir ülküdaşımızı "eski" sıfatıyla eskitme lüksümüzün olmadığını anlamayacak mıyız?!...
Birilerinin, yâni millî duygularımızın hasımlarının düşünürken bile korktuğu gerçekleri, kendi kendimize revâ görmekten vaz geçmeliyiz artık!
Kendi elimizle kendi gözümüzü çıkarmaktan vaz geçmeliyiz! Kafamızı, kendi taş duvarlarımıza vurmaktan vaz geçmeliyiz!...
Perakendelikten, bencillikten, 'Ben yoksam kıyamet' çilikten, sür'atle vaz geçmeliyiz!
Bizim teşkilatçılığımıza ne oldu?...
Bizim teşkilatlaşabilmek için şart olan birbirimize güvenimize, bağlılığımıza , birbirimize el atma alışkanlığımıza, duygularımıza ne oldu? Bizim inancımıza ne oldu?...
Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin sayısını bilirdik! Türkiye genelinde hepimiz, hepimizin derdini bilirdik! Türkiye genelinde hepimiz; "Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz için..." inancıyla yaşardık!...
Bu yüzden güçlüydük! Bu yüzden yenilmezdik!
Bu yüzden ölür çoğalır, çoğalır ölürdük!
Sakın kimse; "Bize ne oldu?" gibi, yine şuur altına saklanarak, kendine kaçarak cevaplayamayacağı gereksiz bir soru sormasın!...
Her kes, sadece ama sadece kendine ve yüksek sesle; "Bana ne oldu?" sorusunu sorsun!...
Her kes, kendine ne olduğunu, bildiği anda, merak ettiklerine ne olduğunu da -kesinlikle- anlamış ve bilmiş olacaktır!
Soru da kendimizde, cevap ta!
Çünkü teknolojinin çıldırdığı; AB'cilik, ABD'cilik, medenîlik, Ilımlı İslâm, BOP Eş Başkanlığı adıyla emperyalistlerin yönlendirdiği; şer güçlerinin ittifak halinde olduğu günümüzde, Ülkücü Hareket'ten başka fedakârlık temelli bir hareket yok!
"68 Kuşağı" adıyla arz-ı endâm eden "Hatırla Sevgili" dizisi kahraman(!)larının, milyon dolarlarla transferlerini hep izliyoruz! En ulusalcısı, inandığı partinin reklâmını yapmak için 4 trilyon alıyor! Ülkücü Hareket'ten başka gerçekten fedakâr insanlardan oluşmuş ikinci bir topluluk yok!...
Hadi hep beraber, kendimizle yapacağımız bu kavgadan galip çıkalım!...
Hep beraber, kendimizle başbaşayken ve tek söylemle; "Benden başka hatalı yok!Ülküdaşlarımdan en hatalı gördüğüme kurban olayım!.." diye haykıralım. Dünyaya bir daha gelemeyeceğiz! Kendi üzerimize kurulu bir dünya hayaliyle, bizden sonrakilerin haklarını ziyan edemeyiz!
Allah'ın tanımayı ve tanışmayı nasip ettiği Ülküdaşlarımızla beraber, ne yaparsak şimdi hayattayken yapacağız!...
Başarmak zorundayız!...
Başarmak için, barışmak zorundayız!...
Barışmak için sür'atle bir arada durmak, karışmak zorundayız!...
Adresi birleştirmek, güçlerimizi birleştirmek, söylemlerimizi karıştırarak birleştirmek, akıllarımızı birleştirmek zorundayız! Bu birliktelikle bizi tek tek yutanları yenebiliriz! Buna mecburuz!...
Bu milletin Ülkücülerden başka, bir şey talep etmeden "Karşılıksız Seven"leri yok! Atalarımız, "Devlet Olmayı" başarmışlar. Biz de "Devlet kalmayı" başarmak zorundayız!
Millet bizim, biz milletiniz... Devlet bizim, biz devletiniz... Bu içiçelikten sıyrılamayız!...
Bu esvâbımızı, ters yüz etmelerine izin veremeyiz!
Bizden korkmak üzere yaratılmışlardan; hainlerden, bölücülerden, uzaktan kumandalılardan, siyasi topaçlardan, rüzgâr güllerinden, çekiniyormuş gibi duramayız!...
Bu, eşyanın tabiatına zıt!...
Gün batmadan yeni gündeki seferimize hazırlanmak zorundayız. Çünkü biz, Dâvâ Adamları'yız. Çünkü biz; Kutlu Seferin Süvarileri'yiz...
Çünkü biz; koca bir imparatorluğu batıran yeni işbirlikçiler olamayız!
Biz, bizden başka davranamayız! Biz gibi durmak, biz gibi tavır sergilemek, millete biz gibi sahip çıkmak zorundayız. Muhteşem Türk Atatürk'ün emânetlerine hıyânet edemeyiz! Bizden başka biz yok! Bizden başka Ülkücü yok!
Ülkücü gibi duramaz, ülkücü gibi davranamazsak ülkücü de kalmaz! Hadi hep beraber; "Haydi yiğit haydi yeni akına/Ülkümüzün cihan varsın farkına..." diye haykıralım...
Hem; şühedamızın ruhunu şad edelim, hem de milletimizin gönlündeki sevgi saraylarımızda yerlerimizi yeniden alalım!
Hayal bile olsa güzel değil mi? Ama zor iş te değil, değil mi?!
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: