Cuma, Nisan 25, 2008

SİTEMİME YERİM KALMADI !...

Aylardır ülküdaşlarımın sitemlerine muhatabım. Elbette tebrikler ve alkışlar da alıyorum hem de övünmek gibi olmasın epeyce! Alkışlayan dostlarımıza gücümüzün yettiğince anında cevapla teşekkür ediyor, sitemkâr ülküdaşlarımızın söylediklerini bir değil, on değil, onlarca kere okuyorum.
Okuyorum, dönüp bir daha okuyorum. Sitemlerinde haklı olsunlar diye, sitemlerini hak ettiğim bir yer bulayım diye Vallahi kelime kelime inceleyerek defalarca bıkmadan okuyorum.
Ben yasakladıkça, sanal ortamda, karakterleriyle çok örtüşen kahpeliklerini sergileyerek her gün başka isimlerle güya bana küfreden kahpeler de çıkıyor! Onların en ağa-babalarının işinin, başkalarının kapısında yal yiyerek; İngiliz-Fransız-kefere yalıyla Kürtçe havlayan, komşuya ürüyen itlik olduğunu bildiğimden ciddiye almıyorum!
Ama, bâzen; "Ülkücüyüm" diyen ve bu ikrarlarından dolayı kendilerini sevmekle mükellef olduğum kişilerden de küfürnâmeler alıyorum! O zaman inciniyorum! Bir yanda PuKaKa'lı, el kapısında yal yemiş bir itim, diğer tarafta benden bildiğim birilerinin küfürleri birleşince, incinmiyorum dersem yalan!
Israrla, ama ısrarla "Taraftarlıkla Ülküdaşlık arasındaki farkın farkında olmalıyız." diye yalvarır dururum.
Keşke bu kadar haklı çıkmasaydım! Keşke, "Toplumsal dayanışmanın siyâsal iz düşümü"nü seçim sloganı eden; keşke," Farklılıkların farkında olarak ülke yönetimi"ne talip olduğunu söyleyen kişi, bir defa da olsa beni yanıltsaydı!
Bu gün dünyasını değişmesinin 40.(kırkıncı) günü olan, Rabbim'in katından bizleri yine o istihzâlı gülüşüyle izlediğine emin olduğum Sevgili Mehmet GÜL'ümüze, hastalığında kendisini telefonla aradığı için teşekkür ziyâreti yapmak isteğinde randevu vermeyecek kadar katı olan; iki sefer hasta, hasta Ankara otellerinde günlerce bekleterek kabul etmeyen; her hangi bir ülkücü ile tokalaştığında ellerini defalarca yıkayıp sonra kolonyalı mendille silecek kadar titiz olan ama PuKaKa'lılarla pardon DTP'lilerle tokalaşıp 10,5 (onbuçuk) saat hiç yerinden kalkmadan oturabilen kişi, bir daha yapacağını yaptı!
"Çiçek Bahçesi" gibi bir sıfatla adlandırdığı Şüheda Yatağı Anadolumuz'un gûya Meclis'teki renklerini tamamlamak düşüncesiyle Apo alçağının avukatı, bölücü örgütün resmî(!) kuryesi ile bir daha tokalaştı! Sarmaş dolaş oldu! Yeni şehit edilmiş dört Mehmetçiğimiz'in cenâzeleri daha defnedilmeden! PKK'lıların hain pusularında Anadolu'nun vatan kalmasının bedeli olarak canlarını fedâ eden şehitlerimizin daha naaşları soğumadan! "Gel Hasip! Meclis'in renklerini tamamlayalım!" diyebilerek!...
Adam, işini yapıyor!...
Aslında benim artık onunla bir meselem kalmaması lâzım! Çünkü sâyesinde artık MHP'li değilim! Çünkü sâyesinde ülkücülüğümü ona hibe ettim! Çünkü ne ben, ne sülâlemden hiç kimse, ne de hiç bir ülküdaşım, bir PKK'lı temsilcisiyle tokalaşmayız! Bırakın tokalaşmayı, aynı havayı teneffüs etmeyiz.
"Farklılıkların farkında" olduğunu ispatlamak için, AKP'ye karşı AB'nin ve ABD'nin daha fazla desteğini alabilmek düşüncesiyle, iki de bir bölücülerle tokalaşana "Niye?" sorusunu sorduğumuz için bize sitem eden ülküdaşlarım'a şimdi ben sitem etmeyeyim mi?
Ama Vallahi etmeyeceğim!
Ben ülkücüyüm. Ülküdaşımı sevmekten başka bir yol bilmiyorum. Ülküdaşımın duygularına saygıdan başka yol bilmiyorum. Ülküdaşlarımı incitmektense elli kere ölmeği tercih ederim.
Ülküdaşlarımdan bir rica hakkım da herhalde vardır!...
Muhteşem Ülküdaşlarım;
Türk Milleti'nin 21.yüzyıldaki refleksinin adı olan Yiğitler;
Başbuğum'un; "Her ülkücü bir bayraktır. Bayrağı yere düşürmeyin, lekelemeyin." tarifiyle bayraklaşan Yiğitler;
"Gök girsin kızıl çıksın" diye yıllarca nara atan, ant içen Yiğitler;
Tamam! Bize siteme devam edin vallahi incinmiyorum! Ama artık bize siteminize sebep olan kişinin yaptıklarını da görün! Milletvekili olsanız, listeye koyduğu için kendinizi borçlu sayıyorsunuz diyebilirim. Her hangi bir teşkilat görevinde olsanız, görev verene sadakat teşkilatçılık gereğidir diyebilirim. Her hangi bir meselenizde size sahiplik ettiyse sadakat gerektirir diyebilirim!
Ama her gün, ısrarla; Türk Milleti'ni, Şehit Ailelerini, Ülküdaşlarınızı, Ülkü Devleri'ni, Devlet'in olmazsa olmaz kurumlarını incitmek için özel gayrette olduğu aşikâr olan Devlet Bahçeli'ye muhalefetimden dolayı bana ve muhalefet eden Ülküdaşlarınıza artık sitemden vaz geçin!
Bir kere de yüksek sesle olmasa da bari fısıltıyla, bu adama yaptıklarının hiç değilse nedenini sorun Allah aşkına!
Bizi, birbirimizi arayamayacak hale getirmeyi başarmasına izin vermeyin! Sizleri, ömrünü dâvâsına hasretmiş, ipten dönmüş, yıllarca ceza yatmış, yıllardır vatanından cüda kalmış bir ülkücü ağabeyinizin üzerine göndermesine artık izin vermeyin! Bilmediğiniz, tanımadığınız için saldırtıldığınız Ülkü Devleri'ne yaptığınız her harekette, bizim size olan muhabbetimizin zedelendiğinin farkına varın artık!
Izdırap çeker inlemeyiz, ses çıkarmadan aşınırız tamam! Tek damla da olsa gözyaşımızı aczimiz sayarız tamam! Bizleri yarı yolda bırakan yoldaşımıza geçmişin hatırına ses çıkarmayız tamam! Ama bizim de etten kemikten olduğumuzu, bizde de nefsin olduğunu, bizde de kırılmaya çok müsait birer gönül olduğunu hatırlayınız!
Bir kere de sizler hesap sorun, sonra gelin sabahlara kadar muhabbet edelim olmaz mı?
Bana yazılan sitemleri köşeme taşıyacaktım güya! Yerim kalmadı!
Söylenecek o kadar da çok sözüm var ki!...
Bir dahaki sefere inşallah...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: