Cuma, Nisan 11, 2008

TÜRK, ULU; ATATÜRK, TÜRK...

Heeeeyyyt Beeee!...
Saat, sabahın 04'ü...
Milyonlarca uyuyan var, yarın neyle karşılaşacağını bilmeden!
Sayıları ne kadar bilemem ama; uyumayanlar, uyuyamayanlar var bir de!
Ben o, uyuyamayanlardanım! Uyursam zamanı kaçıracağımdan, uyursam gündemden kopacağımdan, uyursam geç kalacağımdan korkanlardanım!
Avrupa Parlemantosu'ndan iki Türk ve Türkiye'den üç Türk; saatler süren bir münakaşa izlettiler uyuyamayanlara! Uyumadılar ve uyutmadılar ama Avrupa'dan gelen, Avrupa Parlemantosu'ndan olan iki Türk, genç dimağları uyutmaya çalıştılar uyanıklarken! Belli ki görevleri bu! İyi ki gençleri temsîlen söz alan adıyla müsemma Özgür vardı, İyi ki Özgür; "Ben beş milyon dolar istemiyorum. Vatanımda huzurlu yaşamak istiyorum." dedi ve aramızda kuşak farkı olmasına rağmen bana da tercümanlık yaptı özgürce vakarıyla. Allah(c.c.), seni milletime ve anana-babana bağışlasın Özgür'üm. 1923-1938 yılları arasında; yokluklar, imkânsızlıklar ve dünya savaşından yeni çıkmış bir ülkenin Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, hiç bir yere gitmeyen; herkesi, Milletten aldığı makamında kabul eden Adam'ı ve O'nun uygulamalarını özlediğini söyledi ve hatırlattı kelimelerine basa basa, bütün Atatürkçü geçinenlere Özgür!
Ben nârâ adamıyım Dostlar!
Darlandım mı nârâ atarım! Keyiflendiğimde de nârâm vardır bangır bangır! Beyaz mendilimi yere açmayalı, çok yıl olmadı biliyor musunuz? Yere yaydığım beyaz mendilime koyduğum dizimle, yerden yani topraktan, yâni vatandan aldığım güçle nârâ attığım zaman, çok eski değil!
Sabahın 04'üne kadar uykularımı yasaklarcasına izlediğim Siyâset Meydanı'ndan sonra bir daha; "Heeeeyyyt Beee!" diye nârâladım evimde!...
Katılımcılardan benim de alkışladıklarım oldu! Alkışladıklarıma, benim düşündüklerimi söylemedikleri için kızdığım da oldu! Telefonla ulaşamadığım programa da kızdım ve hakâretler ettim telekom'a!...
Programın sonunda bir karara vardım ki sormayın! Bir tesbitimle bir keyiflendim ki anlatamam! Fark ettim ki; "Benim Atatürk'üm; katılımcıların ve Atatürkçü geçinenlerin tamamının Atatürkünü döver!"
"Ne demek bu?" diye naraları işitir gibiyim!
Söyleyeyim: Benim Atatürk'üm, Türk oğlu Türk. "Hayatta yegâne fahrim ve servetim Türklüğümden başka bir şey değildir." diye kendini ifâde ettikten sonra; Ne mutlu Türk'üm diyene." diye milletleştirmeyi başarmış bir millet evlâdı.
Benim Atatürk'üm, hürriyetçi. "Bağımsızlık karakterimdir." diyerek vakûr durur. Çağdaş medeniyeti yakalamaktır benim Atatürk'ümün ideali. Muasırlaşmaktır. Kimseye baş eğmemektir. Kimseyle yarışa tenezzül etmemektir. Dünya Milletler Cemiyeti'nin uygulamasını 24 saatte değiştirttirebilecek kadar kararlı, 48 saatte davetle üye olabilecek kadar kesin irâdelidir.
Benim Atatürk'üm sağ olsaydı; ne hakim güçler, ne yerli işbirlikçiler, ne BOP Eş Başkanları, ne AB'nin yolunu Diyarbakır'dan geçiren Atatürkçü(!)ler, ne sıkıştığında Atatürk'ün korumasına sığınan takıyyeciler, Milletimi el kapılarında değil elli sene, 2 günden fazla bekletemezlerdi...
Benim Atatürk'üm; bütün Atatürkçü(!)lerin, bütün "Atatürk Milliyeçileri"nin Atatürklerini Vallahi bayıltıncaya kadar döver!
Benim Atatürk'üm; "Yüksel Türk! Senin için yükselmenin sınırı yoktur." diyebilecek kadar milliyetçi; "Türkiye Cumhuriyetini kuran vatandaşlar Türk'tür." diyebilecek ve bunu yasalaştıracak kadar Milletçi; Haçlı işgâlinden kurtardığı camilere yeniden Allah'ın Evi sıfatını kazandırabilecek kadar mücahit; kimsenin kimsenin dinine müdahelesine izin vermeyecek kadar laik ve sevgi adamı; işgâle gelenlere, hükümet ve saltanat teslîm olmuş olmasına rağmen; "Geldikleri gibi giderler!" tarifiyle milleti şahlandırabilecek kadar millî ve "Muhtâc olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcuttur." diyebilecek kadar milletine güvenen bir millet adamıdır.
Türk, ulu; Atatürk, Türk; ben Türk'üm. Allah(c.c.)'ıma beni Türk yarattığı için de özellikle şükrederim.
"Türk Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi
Budur insanlığa Hakk'ın müjdesi.
En güzel marşını vurmada mehter
Ya Allah, Bismillah, Allahüekber."
Kim beni ne sayarsa saysın serbesttir. Pilavda kırılacak kaşığın sapına yemeğe başlamadan evvel küfredecek kadar da cengâverim!
Heeeeeeyt beeeeee!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: