Pazar, Kasım 28, 2010

BEN'DE BEN'LEŞEN BANA İKAZIM!...

Her yeni güne, benim benle buluşmamla, kendimle selamlaşmamla başlarım!...
Akıl; arayıp bulduğu, bulup teslîm olduğu, teslîmiyetini diline ikrâr ettirdiği, adını îman koyduğu gücüyle her gününe Cihâd- Ekber'le başlayabiliyorsa âkıldır! Aksi halde kişi, cüz'i irâdesinin nefs-i emmâreye belli-belirsiz teslîmiyetinin sıkıntılı azâbını yaşar!
İşkencedir, azâptır akla bu!
Benliği yok edebilmek için, beni öldürüp biz'de tekleşebilmek mücâdelesinin şiddetini, bu mücâdeleyi yapmayan bilmez-bilemez! Bilen de, fakîrin yaptığı gibi başkasına söyleyemez, kendinden başkasına anlatabilmesi de mümkün değildir, çünkü anlatırsa enâniyet sanılır!
Oysa anlatmalı, anlatılmalıdır, anlatılmazsa oyar içten içe ağaç kurdu misâli vicdânı! Bunu başarırsa akıl başarır ve aklımla sohbetim başlar:
"Aklım, seni çivilerle çakarım
Çarmıha gererim seyre çıkarım
Nemrût olur İbrâhim'ce yakarım
Varım diye korku verme sen bana,
Düşmânımdan önce vurma sen bana!"
Başlayan, başlatılan, başladığım, aklımla sohbet midir, aklımla savaşım mıdır? Ben de bilmem, aklım da!...
Devâm eder sohbetim, ünsiyyetim, münakaşam, savaşım:
"Eğer varsan yarışa gir akılla
Ne işin var ince harçta çakılla?
Yarışa girerek sultanla kulla
Varım diye cinnet geçirtme bana
Panzehir ol, zehir içirtme bana!"
Görmek için bakan gözün, görmekten başka seçeneği olmaz! Her görülen de görene her zaman huzûr getirmez! Güzelliklerden önce; doğrudan, haklıdan, mazlûmdan önce yanlışlar, haksızlıklar, zalimler görünebilir bakan göze baktığı için! Devreye akıl girer! Ya itirâz edecektir; "Küfr'ün karşısında susmak dilsiz şeytanlıktır." diye, ya da; "Her doğru her yerde söylenmez!" ürkekliğini, korkaklığını ilm-i siyâsetten sayacaktır! Ben'de, bana saldıracağım elbette:
"Aklım! Billâh çivilerle çakarım
Yusuf'ça kuyuda dibe sokarım
Neron'ca yakarım, zevkle bakarım!
Varım diye korku verme sen bana
Şeytânımdan önce vurma sen bana!"
Aklımın vurduğu, aklımın dövdüğü isyankâr ben; fıtratından kaynaklı âsî benliği ile bir daha kuva-y-ı seyyâreliğe soyunur, kendiyle başlattığı amansız savaşına devam eder!...
Bir de kendiyle savaşan bir başka savaşçının sözleriyle başlamışsa güne, kolay gelsin!...
"Yazarın, yaz(a)madığı yazı vardır. .... Yazsa, uygulayacak insan, kadro ve şart(lar) yok hissindedir ve bu durumda bir fitneye sebep olacağı kanaati hâsıl olur. Ve yazar .... kalemini kırar! Mevcut tiyatroya sufleler üretmeyi sürdürür." (Hasan DEMİR-Yeniçağ)
Selamün aleyküm ben; Ve aleyküm'esselâm!...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: