Perşembe, Kasım 04, 2010

ŞEREFİN ŞEREFİNE!...

Bugün-yarın derken bir de saat başı değiştirilen gündem yüzünden şu İmralı'daki bebek katili câni ile görüşme-görüşmeme konusuna değinemedim bir türlü!
Hemen; "Görüşülse ne olur? Görüşülmese ne fark eder?" diyerek değineyim! Sonra da bu yaratıkla, ne zamandan beri, kimlerin görüştüklerini hatırlayıp-hatırlatarak devam edeyim!
Câni, paketlenmeden; Suriye'deyken de, dağdayken de Devlet'in Hükümet'ine bağlı İstihbaratçılar gider görüşürlerdi! Devlet'in Hükümeti'nin Başbakanı iken de, Cumhurbaşkanı iken de Turgut Özal'ın elçileri gider görüşürlerdi!
Câni yakalandığında; Devlet'in Hükümeti'nin Genel Kurmayı'nın seçkin görevlileri kaçağı yakalarlarken de, getirirlerken de görüştüler!
Câni, Cumhuriyet Savcılarıyla görüştü! Sorgusu sırasında Devlet'in Hükümeti'nin görevlileri ile görüştü! Cezalandırılırken de mahkeme heyetiyle görüştü! Cezaevinde; her gün gardiyanla görüştü, görüşüyor, görüşecek!
AİHM'ni, "İnsandır." diye kandıranlar sâyesinde, yasal hak olarak Avukatlarıyla görüştü, görüşüyor, görüşecek! Hastalandığında doktorla, hemşireyle, sağlık personeliyle görüştü, görüşüyor, görüşecek! Îdam kaldırılmamış olsaydı, cellâdıyla da görüşecekti ve bu son görüşmesi olacaktı, ol/a/madı!...
Devletin ve milletin başına belâ olan şerefsiz suç örgütünü kuran bu alçak mahkûm olduğundan, her yol denenerek, örgüte son darbeyi vurmak için lâzım olan bilgileri almak üzere görüşüldü, görüşülüyor, görüşülmeli!
Ama bu görüşmeler; Devletin Hükümetinin Görevlileri tarafından ve Devlet lehine kullanılmak üzere bilgi temini içindir ve mutlaka öyle olmalı! Bu anlamda, ne görüşenler, ne görüşme emrini verenler şerefsiz olmazlar! Şerefin anlamıyla oynayarak onursuzlaştırmanın adı ne olur o zaman?
"Niye görüştünüz?" değil; "Ne görüştünüz?" diye sormak hem milletin, hem de muhalefetin hakkıdır, görevidir! Soruyu cevaplamak yerine; "Hükümet değil Devlet görüşüyor! Bize görüştü diyenler şerefsizdir!" diye yaygara koparmaya Anadolu'da "Suçlu şirretliği" derler!
Teröristlerle ilintilenerek milletvekilliği düşürülen, dokunulmazlığı kaldırılan bir Avukat kadın; yandaş basına-medyaya, câninin basın müşâviri gibi beyânat veriyor; tehdîtse tehdîdini, istekse ricâlarını, "yol haritası"nı basın yoluyla iletiyor ve buna demokratça göz yumanlar, şerefli!
Câni, cezaevinden "Eylemsizlik" haberi gönderiyor, Anadolu'nun göbeğinde Mehmetçikler şehîd ediliyor, İstanbul'un göbeğinde aynı gün bomba patlatılıyor! Bölücü örgütün iktidar çekişmesini; "Bunlar huzûra ve istikrâra yönelik saldırılar!" şeklinde yorumlayarak, milletten bu basit gerçeği saklayanlar veya saklanmasına yardımcı olanlar şerefli!
Yandaş basının "dolma kalemler"i, örgütle dağda röportaj yapıyorlar! Örgütün başı alçak, basın-medya yoluyla Devlet'i tehdit ediyor! Terörist yandaşları yirmiye yakın yandaş televizyonda, milleti incitecek her şeyi söylüyorlar! Bunu seyreden demokratlar şerefli!
İmralı'daki câniyle, dağdaki PKK'yla, şehirde KCK'lılarla, Diyarbakır'da Hükümete küfreden Belediye Başkanı'yla görüşenlere; seçimlere kadar teröre ara verin diye yalvartılanlara kimse bir şey demeyecek ama "Ne görüştünüz?" diye soranlar; Şerefsiz!
Hey gidinin şerefi haysiyeti! Çoğu kez şerefsizler de; "Şerefe!" diye kadeh kaldırılardı ama vardın! Şimdi "Şerefli kim, şerefsiz ne iş yapar?" bilen yok!
İmralı; Ada mı, cezaevi mi, örgütün korunmalı karagâhı mı, haftada bir kadın avukatlarla fındık-fıstıklı piknik yeri mi? Bilen yok! Gelsin şerefli, gitsin şerefsiz!
Bunun üstüne, ne bulunursa içilir; Şerefe!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: