Pazartesi, Kasım 22, 2010

DİPLOMATİK "GÜL AYARI"...

Bu güzelim cennet vatanı, yerli kenelerden temizlemek için ithâl tavuklara tünek ettiler, ses çıkarmadık ama sağ'da-sol'da dönek yakalama yarışındayız!
Kimin olduğu bilinmeyen; kalkan mı, ok mu, kılıç mı olduğu belli olmayan, kime karşı kullanılacağı tamâmen meçhûl "Füze Kalkanı' olayında dünya, "Gül ayarı'nı konuşuyormuş!
Yeri geldi! Bir kıssa:
Adam; sabah çıkar, yer-içer, dolaşır, akşam eve geldiğinde surat bir karış! Karısı başına pervâne... Her sorduğunda benzer hikâyeler:
- Sorma Gari! Falan yerde, filanlarla dolaşırken kendini bilmez bir kaç kişi yolumu kesti! Ben de döğdüm! Hele birini çok döğdüm! Ona üzülirem!
Sabah keyifle çıkıp akşam asık suratla dönüş aylarca sürer... Hanım bir gün, kocası çıkar çıkmaz kıyafet değişip yüzüne de bir peçe takarak takibe başlar. Gün boyu kocasının gölgesi olur. Akşama doğru Kocası, evin yolunu tutar. Kadın da peşinde. Tenhâ bir yerde Kadın;
- Dur ulan! Diye narayı patlatır. Kocasının celâlini gözüyle görecek ve sonra peçesini açarak şaka yapacaktır. Kocası süklüm-püklüm:
- Buyur ağabeyi? Bir emrin mi var? Diye küçülünce Kadın bozulur!
- Ulan dürzü! Her gün evde kahramanlıklar anlatırmışsın! Yalancı pezevenk! Adam'ın korkudan aklı çıkacak gibidir:
- Yok! Yalan Ağabey! Benim kiminen ne işim olur? Kadın, öfkeyle bir kaç okkalı tokattan sonra:
- Seni bir şartla bağışlarım.
- Şartın söyle ağabey? Ne desen baş üsdüne! Kadın, gerçekten öfkelidir:
- Şimdi popomu öpeceksin ve evde de olduğu gibi anlatacaksın! Yoksa gelir kelleni alırım!
- Tamam ağabey!... Kadın şalvarını sıyırır. Adam yumuşak popoyu iki yanından şapırtıyla öper.
- Tamam mı ağabeyi? Gene öpim? Der, başı önünde bekler. Başını kaldırıp kimsenin olmadığını görünce koşarak evin yolunu tutar. Kadın kestirmeden sür'atle eve gelip kıyafetini deyişmiştir. Adamın suratı gene bir karıştır.
- Hayr'ola Bey?!!!
- Sorma! Ben ne kadar kaçsam, belâ o kadar peşimde!... Kadın, gerçeği anlatacağını zanneder.
- Sabahtan akşama kadar herşey güzeldi. Akşam gelirken, o ıssız yerde, sekiz on kişi ögümü kesdi! Çok yalvardım... Mejbur döğdüm hepbisini. Hele birini, çok fena ...
Kadın, sessizce gider kıyafet değişerek gelir. Adam, karşısında Peçeliyi görünce aklı uçar!
- Ağabey! Evde de mi heriflik yassak?
- Ulan dürzü! Hani yalan söylemeyecektin?
- Ağabey! Söz, Vallah daha söylemiyecem... Peçeli, tekrar poposunu öpmesini şart koşar ve şalvarını indirken peçesini de çıkarır. Adam, karşısında karısını görünce:
- Vay ben benim ferâsetimi ..kim! Ben bu gırmızi popoyu görmüşem dedim ama çıkaramadım!... Hikâye bu!
İçerde demokrat, dışarda diplomatlarımız gidip geliyorlar! Yandaş Basın-Medya'dan başka, dünyanın hiç bir yerinde demokrat-diplomat başarılar(!)ımızdan, tek kelime bahs'eden yok!...
Şahsen; Recep Tayyip Erdoğan'ın atadığı, "Kardeşim!" Cumhurbaşkanı'nın, diplomatik "Gül ayarı!" başarılarına itiraz etmeyeceğim! Gurbette yalan, hamamda türkü kolay işlerden çünkü! Ama artık sabırsızlıkla ferâsetlerine hatm'ettirecek bir peçeli bekliyorum!
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ, TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: