Çarşamba, Kasım 03, 2010

HARMANSIZ ZAHİRE OLMAZ...

Ankara'dan Türkiye nasıl görünür bilinmez ama Anadolu'dan Ankara'nın pek hoş görünmediğini, söylemek gerek!
Ya ifâde ya da algılama eksikliği var gibi! Üçüncü bir ihtimâl, akla gelmiyor! Birinin, Millî Türk refleksi Ülkücüler adına, bu görüntüyü hemen dillendirmesi gerek! Geç söylenen sözün hükmü kalmıyor ma'lesef!
AKP'li Bakan Mehmet Şimşek'in Amerika'da; "Türkiye’de bir güçler kavgası var. ... Dar anlamda küreselciler ile milliyetçiler kavgası. ... Ve sanıyorum bu mücadele sürecek." açıklamasıyla, millî safta yer almaya çalışan Ülkücüler; referandum sürecinde Ahmet İyimaya'nın; "Bu referandum olmasa bile zaten MHP tabanında siyasal tsunami olacak!" sözleriyle tahrîk olarak teşkilat safına koşan Türk Milliyetçiliği'nin Aysbergleri, müthîş bir dip dalgalanma sağladılar!
Bu samîmi dip dalgalanmasını doğru okuyan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Anı'da kıldığı Cuma Namazı ile rüzgârı fırtınaya çevirdi! "... küreselciler ile milliyetçiler kavgası"nda, mücâdeleye geç kalmaktan korkan Ülkü Devleri; şahsî imkânlarıyla, kimseden buyruk almadan, en az 30 yıllık yoldaşlık hatırıyla eskimeyen ülküdaşlarını evlerinden çıkarmak üzere, değişik illerde toplantılar yaptılar!
Ahmet İyimaya ağzıyla AKP'nin "MHP tabanında siyasal tsunami" arzusunu seslendirmesi üzerine, bendeniz de; "Siz Ülkücüleri, AKP adlı "deprem çadırı"na sığınmışlara mı benzettiniz? En öfkeli, en kırgın ülkücü; Devlet Bey'in traş olurken berberde bıraktığı kesik saçının bir teline, bin Tayyip Erdoğan'ı fedâ etmez mi? Ülkücüleri kırk yıllık hatırla, AKP'de siyâset yapan "eski ülkücü" sıfatlılara gitmeğe icbâr etmeyin! Tsunamiyi o zaman görürsünüz!" diye haykırmıştım. Ülkücü yazarların ve Dâvâ Aysbergleri'nin sessizce başlattığı, küreselcilere karşı saf tutma heyecanını, 31 Ekim'deki "Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği" toplantısı, bir Türk Milliyetçiliği kasırgasına çevirdi!
Devlet Bahçeli'nin ülkücü gönülleri okşayan, net konuşması, gurur ve sevinçten coşan gözyaşlarıyla Anadolu'nun her yerine sevgi seli olup aktı! "AKP, küresel projeleri sahiplenirken biz de; can feda olsun, gerekirse Anadolu’yu yeniden fetih için yollara düşeriz." sözleri, Ülkücüleri coşturdu. Hemen peşine, Türkiye'nin her yerindeki kırgın, kızgın, uzak kalmış Ülkücülerin yeniden teşkilata davet edileceği haberi, Ülkücü heyecana zirve yaptırarak sabırsız bir bekleyişe dönüştü!
Her ne kadar Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, Yeniçağ Gazetesi'ndeki söyleşide; "Vatan müdafaası davet gerektirmez." gibi çok doğru bir söz söyledilerse de bizzat Genel Başkan'ın konuşmasında belirttikleri çağrı beklentisinin heyecânını anlayabilmek için mutlaka Anadolu'nun gezilerek taranması ve tabanın doğru okunması gerek!
Yakın geçmişte bir yerlerden gelenlerin Ülkücülere tercîh edildiği gibi -belki yanlış- algılanan tavra; sessizce evlerine çekilerek tepki veren Anadolu'daki Ülkü Devlerinin dâveti beklenirken Anadolu'dan değil Ankara'dan başlanan davetler, tabandaki heyecana, korkarız zarar verir!
Hemen duyurmak, edeple uyarmak gerek! Elbette herkes ama herkes dâvet edilmeli, hatta bütün partilerin taşra teşkilatları da MHP'li edilebilmeli ama bunu becerecek evsafta, zora gönüllü ülkücülerin davetleri ertelenmemeli!
Milletvekilliği listesinde yerini beğenmemişlerin, bir dönem verilen ünvan ve makamları tekrar alamadıkları için küsmüşlerin de yeniden çağrılması elbette lâzım ama meselenin asıl sahiplerinin, her şartta bütün yükü taşımaya gönüllü ve hiç bir talepleri olmayan, sadece gururlarının okşanmasını hak eden Ülkü Devleri'nin, öncelikle çağrılmaları daha doğru gibi görünüyor!
Ülkücülerin; "Kim ne olacak? Ne zaman olacak? Kim kimle barışacak?" Gibi bir merakları yok! "MHP'siz Meclis'le Türkiye'nin hâli ne olur?" diye çok ciddî endişeleri var! Rüzgârsız harman, harmansız zahire olmaz vesselam!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: