Cumartesi, Kasım 06, 2010

ÜLKÜCÜ SEVDÂSINA, TANRI DAĞI DA DAYANMAZ!...

Ülkücüler olarak bileklerimize kendimizin taktığımız kelepçeyi, dillerimize kendimizin vurduğumuz bağı, gönüllerimize kendimizin koyduğumuz yasağı kaldırmanın tam zamanı!
Bilir ve çok sert yaşayarak ispatlamışız ki fikre yasak olmaz! Îdeal yani ülkü, yasak tanımaz! Sevdâya yasağın gücü yetmez! Sevdâlı Türk, yasa ve yasağı Ferhâtlaşıp dağ delerek yok eder!...
Tam zamanı!
Koyduğumuz yasaklarımızı kaldırmanın, kara sevdâmız ve kendimize yasakladığımız Teşkilâtlarımızla vuslatın, tam zamânı!... Amerika'dan ilân edilen "küreselcilerle milliyetçiler mücâdelesi"ne bigâne kalarak milliyetçilik yapılamaz!
Küreselcilerin, senarist-yönetmenin talimatlarıyla uygulamak istedikleri; AKP'den başka bütün partilerin parçalanması, küçültülmüş ve "eksen kayması"na uğratılmış bir CHP ve "MHP'siz Meclis" hayâllerine bigâne kalarak ta Ülkücülük yapılamaz! Yapılana da ne ülkücülük, ne Türk milliyetçiliği, ne de MHP'lilik denmez! Buna en kibar söylemle; "Küresel Podyumda Konu Mankenliği" denir! Mankenlikte bir meslektir, yapana karışamayız...
Siyâset kazanının kaynatıldığı, seçim sath-ı mailine girildiği bu kaygan günlerde, tam zamanı gelmişken bir kıssayı, altını çizerek ilgili/yetkili/lere bir daha hatırlatmak isterim.
Yavuz Sultan Selim Han, tahta oturur. Yakın mesai arkadaşlarını seçecek, kadro kuracaktır. İşe, fısıltıyla ilk divanda sadrazam atayacağını duyurarak başlar. Mevcût paşaların tamamına yakını, Enderun'lu yani tahsillidir. Sadece Pîri Mehmet Gâzi, serhâdlerde, savaş meydanlarında îmân ve bilek gücüyle hak etmiştir paşalığı...
Haberi duyan bütün paşaların sadrazamlık hayalleri başlar! Dîvan günü Enderun'lu paşalar, çok önceden koşarak Padişah'a yakın koltukları doldururlar. Dîvana birkaç dakika kala gelen Pîri Mehmet Gâzi, kapıya yakın boş bir iskemle bularak oturur.
Yavuz gelir. Selâm-sabahtan sonra; "Paşalar! Bir karara vardum, ne dersüz?" diye Dîvan ve meşvereti açar. Karar, Devlet-i Âliye'nin yüzde yüz aleyhinedir ve sırayla sormaya başlar: "Falan Paşa! Ne dersün? Filan Paşa! Ne dersün?" Padişah'ın gözüne girerek sadrazam olmak hayalindeki paşalarca; "Muvâfıktır Hünkârım! Çok muvâfıktır Hünkârım! Siz yeryüzünde Allah'ın sâyesisiniz, yanlış yapmazsınız Hünkârım!" ve benzeri, iltifatkâr cevaplar verilir. Sıra, kapı eşiğinde bulduğu iskemleye çökmüş Pîri Mehmet Gâzi'ye gelir. "Bre Pîri Paşa! Sen ne dersün?" sorusuna Pîri Paşa'nın; "Külliyen yanlıştır Hünkârım!" cevâbı, dîvana bomba gibi düşer! Gazâbı ile de bilinen Koca Yavuz'un; "Bre Pîri! Bizden korkmaz mısın? Bilmez misin biz kelle alırız!" sorusuna edep ve âdapla ama aynı erkek tonlamayla Pîri Gâzi'nin cevâbı; "Hâşâ Hünkârım korkmayız! Yüreğimizi Allah korkusu öylesine kaplamıştır ki başka korkuya asla yer yoktur!" şeklindedir ve Pîri Mehmet Gâzi sadrâzamdır...
Şimdi sözümüz gene ortaya!
Türk Milleti'nin bağrında her zaman Pîri Mehmetler vardır. Allah(c.c.) Pîri Mehmetleri görevlendirecek Yavuz'u aratmasın, milletimize Yavuz'u daha fazla bekletmesin!
MHP'siz Meclis, küçültülmüş CHP ve parçalanmış partilerle seçimi hesaplayan küreselcilere karşı tedbîr almakla mükellef herkes, sözümüze muhataptır.
Binaların sağlamlığı; temel ve kolonlarından bilinir ve ne temel, ne de kolonlar, çıplak gözle görülmezler. Temelin ve kolonların gücünü, inşaat sahibi ve ustası bilir! Îmân temelli, ülkü kolonlu, milliyetçilik ve vatanseverlikle süslü bir siyâsi yapıya ne küreselcilerin, ne de hiç bir kuvvetin gücü yetmez vesselâm...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: