Pazartesi, Kasım 08, 2010

MİLLÎ UYARI GÖREVİM...

Seyirci kalamam! Türk Milliyetçiliğim, Ülkücülüğüm ve "Her ülkücü otomatikman MHP'lidir." Başbuğ tâlimâtını vasiyet sayan sâdık vicdânım râzı gelmez!
Ömrünün 42 senesini Türk Milliyetçisi ve 35 senesini Ülkücü-MHP propogandisti olarak yaşamış biri olarak ne Milletime, ne mukaddeslerime, ne Devletim'e, ne ülküdaşlarıma zarar verecek davranışım olmadı. "İmanım pâdişah, vicdânım vezîr" diye formüle ettiğim bir davranışla, olaylara tepki verdim.
Teşkilât içi hizmet yarışlarında hiç tarafsız kalmadım. Kongreler tamamlanır tamamlanmaz da "Ülkücü irâde tecellî etmiştir. Seçilen Yönetimin ve Teşkilatımın emrindeyim." diyerek tavrımı hemen açıkladım.
"Ben yaramaz çocuğum! Elimden en sevdiğim oyuncaklarımı alırsanız evimin camlarını taşlar kırarım!" diye haykırdığım; "Ben, teşkilatlarımdan uzak kalırsam çırpınırım! Sadece çırpınmakla kalmam en yakınımdakini incitirim!" diye yırtındığım günler oldu!
Aradan Başbuğsuz yıllar geçti! Elinden en sevdiği oyuncağı alınmış yaramaz çocukça kırdığımız evimizin camlarından giren rüzgârla ülküdaşlarımızın üşüdüklerini görünce; kimseye sormadan, kimseden işâret almadan kırdığımız camların yerine muşamba çekmek gayretine girdik!
Evimizin Yeni Büyüğü; muşamba çekmek gayretlerini görünce, sanki kıran biz değilmişiz gibi; "Sen dur! Ben o kırık camları yenilerim, yeniletirim!" diyerek bütün yaramaz çocukların gönüllerini almaya başladı!
"Küreselcilerle milliyetçiler mücâdelesi" diye Amerika'dan duyurulan gayr-ı millî politik manevraya, hür vicdânımızla-millî reflekle tepki verdik! Referandum sürecinde; "MHP'de siyasal tsunami!" oyununa karşı, gene kimseye sormadan savaş ilan ettik!
Baba Ocağımız MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Anı'da kıldığı Cuma Namazı ile başlattığı, öncelik "yaramaz çocuklar"da olmak kaydıyla sürdürdüğü; "Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği" davetinin körüklediği "Türk Milliyetçiliği dip dalgalanması"nın keyifli sonuçlarını izledik.
Seçimlere yedi ay var. Yani seçim çok yakın! Bu kısa sürede; davetler-aramalar-aranmalar başlatılmış, davete tahminlerin fevkinde icâbet varken; Genel Başkan ve Genel Merkez arama-aranmalarla bizzat ilgilenirlerken il-ilçe teşkilâtlarında ziyâretlerin, davetlerin hâlâ başlatılmamış olduğunun ve gerçek "Dâvâ Aysbergleri"nin sessiz bir sabırsızlıkla beklediklerinin farkında olan var mı? İl-ilçe teşkilatlarınca Genel Başkan'ın 31 Ekim'de Ankara'da yaptığı konuşmada verdiği buyruğun duyulmazdan gelindiğini homurdananlara ne diyelim?
Geçen zaman; milletin, Ülkücü Hareketin, Ülkücü Hareket'in tek siyasi çatısı MHP'nin isrâf edilen zamanı değil midir?
Gittikleri yerin yenisi olamamış "eski" sıfatlılara "celeplik ve robatlık" yaptırarak keklik avına çıkan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, diğer milliyetçi söylemli partilerin seçim faaliyetleri, gözardı mı edilmektedir? Yoksa hâla; "Bir kişiye, bir kişi" muâmelesi yapan, bulundukları hâli muhafazayı başarı sayan kurnazlıklara itibar mı edilmektedir?
Bunları; "MHP'siz Meclis" senaryosunu çok ciddiye alan bir Türk Milliyetçisi olarak hemen şimdi sormazsam kimse sormayacak-soramayacak biliyorum! Başta Tayyip Erdoğan ve diğer parti genel başkanları olmak üzere herkesin oyunu MHP'ye verdirmeyi hayâl eden ve ziyâretlerine AKP'lilerden başlayan, eskimeyen-eskitmeyen bir ülkücü olarak, coşkuya dönüşen bu millî heyecanı engellemesinden korktuğum ertelemelerden sür'atle vaz geçilmesi gereğini hatırlatmak istedim. Gün, bugündür vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: