Cuma, Mayıs 25, 2012

KEŞKE!...

İki gündür, takıldı kaldı aklıma şu; "Üç buçuk"! Takılmayaydı keşke!
Emre Ulaş'ın müthîş karikatürü de, aklıma takılmasına sebeplerin başı!
Karikatür'de, Sendikacı öfkeleniyor ve; "O zaman grev!" diye masaya yumruk vuruyor ve Bakan'ın arkasından, saldalyesinin alt tarflarından cılız bir ses duyuluyor; "Üç buçuk!"
Gazetenin ön sayfasından karikatürle telâffuz edilebildiğine göre, demek ki bizim de yazma hakkımız var! Keşke olmasaydı!
Keşke can acısıyla inlemeseydik! Kendilerinden olmayanları yok sayma ukalâlığının adını Demokrasi koyan, yetmeyince ileri demokrasi denilen dikte uygulamalarla milletin gönünü soyan zevâta ve kişilere öfkeyle hakâret etme, bedduâ etme zorunda kalmasaydık keşke!
Fıkra bu ya! Mahalle camiinin imamının mahallenin kadınlarına, kızlarına sözlü sarkıntı yaptığı iddiâları, her geçen gün artmaktadır. Birgün mahalle delikanlılarından biri, İmamı mahalle bakkalının önünde yakalar! Selamlaşırlar. Hal-hatırdan sonra Delikanlı;
- Hoca Efendi! Biliyor musun şeytan ne diyor?
- Aman! Şeytana boş ver! Uyma o kovulmuş lânetlenmişe!
- Ama Hoca Efendi; şeytan, bu Hoca Efendi'nin geçim darlığı var! Harama niyetlenmesin diye mahalleli olarak ona el atın! Hiç değilse haftada bir, bin lira gibi bir yardımda bulunun diyor...
Hoca Efendi;
- Haaa! O zaman başka! Şeytan meleklerin başıdır ve en bilgesidir! Sözünü dinlemek gerek!
Diye söz değiştirince, Delikanlı;
- Şeytan mademki meleklerin başı, mademki bazen sözüne uymak gerek, uyalım! Bugün şeytan; önce bu Hoca dürzüsüne haddini bildir, sonra da yaralarını tımar ettirsin diye yüz lira ver diyor Hoca Efendiii!
Der ve Hocaya dalar!...
Keşke'yi, şeytan sözü diye biliyoruz! Vesvesenin başlangıcı! Ama bu dinci-kindâr siyâsilerimiz yüzünden o kadar keşke demeye başladık ki! Bu kadar keşkemiz olmasaydı keşke!
- Keşke! Elim kırılaydı da evet mührünü basmayaydım keşke!
- Keşke! Kulaklarım sağır olaydı da Allah'a yemîn ederek beni aldatanı duymayaydım keşke!
- Keşke! Gözlerim kör olaydı da Şehît cenâzelerindeki kalabalıktan rahatsız olan müslümanları görmeyeydim keşke!
- Keşke! Kulaklarım sağır, gözlerim kör olaydı da; kurban kesiminde "rahmân ve rahîm" sıfatlarının kullanılmasına izin vermeyerek sadece "Bismillah" denmesini uygulayarak; "Ya Allah! Bismillah!" nârâsıyla kilise kurdelâsının kesildiğini görmeyeydim, duymayaydım keşke!
- Keşke! Doğru sözün yemîne ihtiyâcı olmadığını bile bile çok yemîn ederek mazlûma yatanlara inanmasaydım keşke!
- Keşke mazlûm diye acıyıp desteklediklerimin erki ele geçirdikten sonra zâlimleşerek; "Ananı da al da git! Gözünüzü toprak doyursun! Yahu siz kimsiniz? Askerlik yan gelip yatma yeri değildir! Beni yok sayıp ayağa kalkmayan Paşanın akîbetini gördünüz! Herkes haddini bilecek! O bakanları kulaklarından tutar kapının önüne koyarım!" ve benzeri Kasımpaşalı argosuyla söylenmiş sözleri duymayaydım keşke!
- Keşke! Demokrasi de dahil bütün ithâl fikirlerin İslâm'ın öğretilerine, Türk'ün ahlâkî yapısına, Müslüaman Türk'ün karakterine uygun olmadığını, anlatabilmenin bir yolunu biz de bilseydik keşke!
Keşke; artık kimin, kimlerin ardının "üç buçuk" attığını, bu millete gösterebilseydik keşke!
"ZÛLM İLE ÂBÂD OLANIN ÂHİRİ BER-BÂD OLUR"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: