Pazar, Mayıs 20, 2012

"KURT KAYA! ELİNİ ÇÖZ!..."

"... Onbaşı Yamtar şimdi kayaya ilmiklediği kemerine daha sıkı sarılmaya mecbûrdu. Çünkü artık onbaşıya asılan çeriler birbirine sarılarak uzayan belki yirmi kişi olmuşlardı... Bu ara yıldırımdan daha keskin, gökgürültüsünden daha güçlü bir ses yükseldi:
- Kurt Kaya, elini çöz!...
.... Yüzbaşının buyruğunu alınca bir ân tereddüt etmedi ve kara, azgın sular bu on eri bir anda yuttu. Yüzbaşının ikinci defa gürleyen sesi Yamtar'a da tehlikeyi bildirdi:
- Yamtar! Sıkı dur kayış kopacak..."
Atsız Hoca'nın, kırk yıldır her okuduğumda aklımı teslîm alan Bozkurtların Ölümü romanından bir bölüm...
Bu sahne üzerine kurgulayarak; "Söz ortanındır, kim alınırsa ona kalır!" düşüncesiyle ortaya konuşacağım!
Şimşek çakıyor, yıldırımlar düşüyor, sağanak Haçlı belâsı, seller oluşturdu! "Demokrasi Tramvayı Vatmanı" ve yandaşları, demokrasi kesmez, "İleri Demokrasi" diyorlar! Hazırlattıkları Anayasa metni görüşmelerine, ortasından başlıyor, başlatıyorlar! Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gâzi Atatürk ve Silah arkadaşlarının emeklerini inkâr etmeğe, Cumhûriyet ve istiklâlimizin bedellerini belgeleyen bayramlaşan Millî Günleri kaldırmaya, yasaklamaya, savsaklamaya başladılar!
Millî Bayramlarda Gâzi Paşamız'ın Kabirlerini ziyâretten rahatsızlıklarını, yıllardır ifâde ederlerdi artık uygulamaya geçtiler ve ziyâret etmiyorlar!
Allah ile ve uyduruk, akıldışı evliyâ efsâneleriyle Müslüman Türk Milletini kandırarak oylarını alan yalancılar; Hasan Tahsin'in ilk kurşun'unu da inkâr ettiler!
Yıllarca kendinden başka şahîdi olmayan, Doğu Beyazıt’ta Şeyh Mehmet Celali medresesinde üç aylık eğitiminde her gün günde üç saat okuyarak yüze yakın kitabı ezberlediğini yazan, odasının kapısına; "Burada her suâle cevap verilir, her müşkül hallolunur; fakat sual sorulmaz!" tabelası asan, Sultan Abdulhamîd tarafından deli diye tımarhâneye kapatılan birinin, yalanlarıyla İslâmiyet'e açtığı yaraları görmezden gelen, inanan ve bunu îman diye tarif eden din tâcirleri; Kahramanlarımızın yaptıklarını destanlaştırmamıza bile tahammül edemiyorlar!
Hadi bunlar, inandıkları safsatalara uyarak işlerini-görevlerini yapıyorlar diyelim! Peki bizim particilerimiz ne yapıyorlar?
Hangi Türk Milliyetçisi Partinin, hangi kanûn ve yasakla 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkarma yapmalarına, kim engel oldu?
Damat Ferit hükümetlerinin, işgâlci İngiliz'in emriyle Şeyh'ül İslâma yazdırdıkları fetvâlarla da destekli i'dâm fermânlarına rağmen Samsun'dan Millî Şahlanışın fitilini ateşleyen Gâzi Paşamızdan daha mı zordaydılar?
Gayr-ı millî akımların, selleşerek üzerimize geldiği, bütün değerlerimize ve kahramanlarımıza salya-sümük saldırılan bu günlerde atılacak; "Kurt Kaya! Elini çöz!" nârâlarına kimin itirâz hakkı var?
Okyanus ötesinden Pentagon ve Pensilvanya şarzlı akülerle oluşturulan bu sun'î yıldırımlar, ve ithâl bölücü demokratik seller karşısında Türk Milliyetçilerini ve Türk Milliyetçiliği fikrini savunmaktan âciz olanları; kim, niye savunmaya devâm etsin?
Yavuz'un Sadrâzamı Gâzi Piri Mehmed Paşa'dan, Pilevne Kahramanı Gâzi Osman Paşa'dan, Medîne Müdafii Türk Kaplanı Fahreddin Paşa'dan, nihâyetinde Gâzi Mustafa Kemâl Paşa ve sayısız paşalarımızdan mülhem çocuklarına "Paşa" adını koyan Türklere hakâret ederek, -güya- fıkrasında, köpeğin adını "paşa" diye yazan "Paşa oğlu Paşa" dolma kalemlerle mi millî duruş sergilenecek?
Canımıza yetti artık! Ve:
- Kurt Kaya! Elini çöz!...
Kölenin en iğrenci, kendini hür zanneden tasmalıdır!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: