Cumartesi, Mayıs 12, 2012

"YAHU! BİRAZ DA CİDDÎYET!..."

Bugün Demokratlar'ın aklıyla, İleri Demokratlar'ın vicdânıyla uğraşacağım! "Ne diyor bu adam?" demeyin n'olur?
Ben, demokrasi sâyesinde; hayatında dere görmemiş adamın, kadrolu sâhil cankurtaranı olarak işe alındığını biliyorum! Daha yapımı başlamamış hayâli olimpik bir havuza yüzme hocası olarak yüzme bilmeyen pehlivânın kadrolandığını da biliyorum! Bu işleri ayarlayan ve hizmet ettiğini zanneden Milletvekillerinin övünmelerini de biliyorum!
Bu "Demokrat uygulamalar"ın devâmı için dört yılda-beş yılda bir güya seçim yaptık! Bunu söylerken aklımda rakamlar uçuştu, uçuşurken de çarpıştı! 89. yılda, 61. Hükümetimiz görevde! Dört yılda bir seçim yapmış olsak Cumhûriyetin 244 yaşında; beş yılda bir yapsak 305 yaşında olması lazım ama 89 yaşında!
Sakallı Celâl'in; "Tanzîmat ilan ettik olmadı, Meşrûtiyet ilan ettik olmadı, Cumhûriyet ilan ettik olmadı! Yahu! Biraz da ciddîyet ilan etsek!" sözünü hatırladım!
89 yılın, 60 yılını yaşayanlardan biri olarak, susuz havuzda yüzmeye çalıştığımızın veya yüzme bilmeden cankurtaran edildiğimizin farkında bile olmadığımızı farkedince, canım acıdı!
Nasıl seçmensek ve; "Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir." diye nasıl bir sistemdeysek; hep seçtiklerimizin hükmüne girmişiz! Millet Vekili seçmişiz ve her seçimden sonra, daha sandık sayımı bitmeden, nasıl olmuşsa "Vekilin Milleti" olmuşuz!
Erdoğan'ı da, -hem de- üçüncü kere seçtik! Seçmenin % 48'inin oyu ile nasıl olmuş, millî irâde nerede ters yüz edilmişse ortaya; "Azîiiiz Milletim" diye kükreyen, İleri Demokrat bir Sultan çıkarmışız! Nasıl ve ne zaman olmuşsa; "Dokunmak bile ibâdettendir." ya da; "Dokunan yanar!" tariflilerin tebaası olmuşuz! Ve Vekil milletinin adını söylemeyince millet olarak kimliksiz kalmışız!
Kimlikli olmuşuz da ne olmuş?!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni; Yedi Düvel adlı Haçlı Müttefik'in Tanzîmat ve Meşrûtiyetle çökerttiği, farklı halklardan oluşan bir imparatorluk molozlarından kuran Muhteşem Türk Atatürk'ün hemen sonrasında Türk Kimliğine saldırı başlamış! Hükümetler içinde en Türkçü nutuğu atan Saraçoğlu Şükrü döneminde; "1944 tabutluklarını, 3 Mayıs Türkçü kıyımı"nı yaşamışız!
Dîne sığınmaya niyetlenmişiz, (ne demekse) Atatürkçü-Kemalist NATO Generalleri kızmış! Kurultay-şûra geleneklerimizi unutup demokrasiye niyetlenmişiz bu kere de Hoca Efendiler kızmış! Kalmış mıyız iki arada, bir derede!
Nihâyet 79 yıl sonra "istikrârı-huzûru" yakalamışız! Üçüncü kere seçerek Vekilin Milleti olmayı kabullendiğimiz kişinin "Azîiiz millet"i olarak, kulu, tebaası olarak; yok farzedilen, "Yat! Uyu!" komutuyla gözlerini kapatan, "Kabul edenler? Etmeyeneler? Kabul edilmiştir!" komedisiyle ve KHK'lerle anası ağlatılan zavallılar olup çıkmışız!
İki câmi arasında bî-namâza dönmüşüz! Cuma günleri; "Gül'ü mü güldürelim, yoksa Kasımpaşalı'yı mı ?" ikilemiyle Köşk ile Konut arasında koşturmaktan yorgun düşüp Cuma kılamamışız!
1300 yıldır ikrâr ettiğimiz dînimiz, "Turqiya"da 600 yıl sonra zorla kazandığımız Türk kimliğimiz, "Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ" tarifli Vatanımız gitti-gidiyor! Ve uyuşturucu bir illet olan demokrasi sayesinde oldu, bütün bu olanlar!
Amaç değil araç edilen "Demokrasi Tramvayı" vagonlarına binenler haricindeki % 52 için; "İleri Demokrasi" vaad eden BOP Eş Başkanı'na ve güya ona muhalefet eden diğer "demokratik âcizler"e güvenerek; "Demokratım!" diyenlerin aklına hâla güveneyim mi?
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: