Çarşamba, Ağustos 01, 2012

39 PKK'LI GEBERTİLDİ!...

Bir Türk'çe sese ihtiyâç var hem de hemen şimdi! Yarın Vallahi geç olur, diye feryâd ile!...
Duyduk ve sevindik! "Şemdinli'de PKK'ya Ağır darbe! 39 terörist öldürüldü." diye geçilmiş haber! Sevincimle berâber itirâzım var!...
Haberi Türkçe'ye tercüme edip aynı zamanda da itirâzımızı yapalım. Bu haber; "Şemdinli'de devlet-millet hâini, 39 ziyankâr mahlûk itlâf edildi." şeklinde olmalıydı, çünkü: Türk Töresi'nde, savaş meydanında öldürülen düşmâna, insan muâmelesi yapılır! Savaş sonrası sağ esirler misâfir hürmeti görür, öldürülenlere gömülerek ihtirâm gösterilir ama hâinlerin kanlarının toprağı kirletmesine izin verilmez! Yay kirişi veya iple boğularak gebertilir, leşi de kurda kuşa yem olarak bırakılır!
Türk âdâbımla itlâf edilen 39 ziyankâr mahlûk haberine sevindim ama Şühedâ Kanıyla yoğrularak kutsanmış Vatan Toprağı'nın pis kanlarıyla murdarlanmasına üzüldüm! İlk yağmurla Tanrım'ın, o pislikleri yıkatacağı ise, tesellîmdir!...
Cephede, düşman da olsa insân, insândır ama bunlar, pis kanlarıyla Mukaddes Vatan Toparğını kirleten murdar yaratıklardır ve gebertilmiş, itlâf edilmişlerdir!
Asıl üzüntümüz; iki ateş arasında, ne yana dokunsa canı yanan Kürt komşularımızadır! Biliyoruz ki ve Kürt Komşularımızın kahhar çoğunluğu da biliyor ki tarihte kaç kere isyân ettirilmişlerse o kadar ölmüşlerdir! Yine aynı olacak! Yine hâinler itlâf edilecekler! Bunun başka bir yolu ve sonu yok!
Dört yanımızdan; "Sıfır Sorun" adıyla "Sırf Sorun" olan AKP Kaosu sâyesinde, ateş çemberiyle komşuyuz!
Tam da bu sırada, Türk'ün yeniden ateşle imtihânında; Türk Milliyetçiliği ve Türk Milletçiliği arasındaki müthîş farkı, tarihten de destek alarak dillendirmek, farz oldu!
Türk Milleti olarak bizim Yavuz yüzümüzün adı, Türk Milliyetçiliği'dir.
Bu tavır, yaratılışımızdan kaynaklı genetik bir iç dürtüdür! Yıllardır, çarıklı erkân-ı harbin yani milletin; "Aslında olan tırnağında gösterir. Herşey aslına rücû eder." değişmez ölçülerinden öğrendiğim ve avâmca ifâdemle ısrarla savunduğum; "Amcasıyla dayısının kavgasında amcasından yana olamayan, milliyetçilik yapamaz!" iddiâma vurgu yapacağım!
Türk Milleti'nin Yunus yüzünün adı ise Türk Milletçiliği'dir dedik. Açalım biraz: "Milletçilik", tarihin bilinen en eski fikir sistemi ve yönetim şeklidir. Yazılı tarihten, özellikle de Orhun Anıtları'ndan bu sistemi okumak mümkündür. Nedir bu sistem? Dört yanda düşman kalmayacak. Başlı baş eğecek, dizli diz çökecek. Bütün halklar toplanıp millet edilecek ve ondan sonra çıplaklar giydirilecek, açlar doyurulacak, yoksullar bay edilecek. Türk Milletçiliği'nin özet tarifi budur.
Günümüze uygularsak; dört yanda düşman kalmayacak, başlı baş eğecek, dizli diz çökecek, halklar birleşip "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyecek ve Türk Milleti'nin göz bebeği olacaklar! Aksi halde ise; millet bütünlüğüne ihânet ederek baş kaldıranların başı ezilecek, ayaklananlara diz çökertilecek. Sonra ise bir daha, yeniden açlar doyurulacak, çıplaklar giyindirilecek, yoksullar bay edilecek!...
Türk Milliyetçileri içinden, siyâset yapanların, milletçilik yapmaları millî akıl gereğidir. Başlıyken baş eğip, dizliyken diz çöküp; "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyenlerin tamâmının oylarına aynı saygıyla ve muhabbetle tâlip olacaklardır.
Ama fikren Türk Milliyetçiliği yapan, bizim gibi fikir mücâdelesi verenlerin işimiz ise Devlet yönetiminde imza yetkisi verilecek kişileri dikkatle inceleyerek "milletçilik" yapan siyâsilerimize hatırlatmak olmalıdır. Şahsen gayretim budur!
Bu yüzden ısrarla; "Bana yol gösteren, benden olmalı/ Olamaz Türk'e baş, Türk'üm demeyen." diye Ziya Gökalp'çe feryâd edip durmaktayım! Bu yüzden, hatta siyâset yapan bizimkiler tarafından bile ilm-i siyâset diye Ziya Gökalp ve hemen peşine Nihal Atsız gibi yalnızlığa mahkûm edileceksek, Türk Milliyetçilerinin mukadder akîbetidir diye tevekülle kabulleniriz! Yalnız Kurtluğu tercîhimizdeki cesâretimiz, milliyetçilik adlı Türk Milleti'nin yavuz yüzünü kullanma hakkımızı, tercihimizdendir vesselâm.
"Bana yol gösteren benden olmalı/ Olamaz Türk'e baş, Türk'üm demeyen."
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: