Pazar, Ağustos 26, 2012

TEHLÎKELİ ŞUÛR-ALTLARI !...

Neye yarayacak veya bir şeye yarayacak mı bilmiyorum ama şuuraltlarına saldıracağım!
Hz. Hamza (r.a) ;"Gözümün gördüğü hiç bir şeyden korkmam." der! Savaşçılığın, daha da önemlisi îmanlı cesâretin tavrı ve tanımı bu olmalı!
Dolayısıyla demek ki; ne kadar cesûr olursa olsun savaşçının korkusu veya endîşesi, görmediklerinden, göremediklerindendir!
Bütün mevzîlerde ve karargâhlarda nöbet tutulması, nöbetçinin uyumasının asla affedilmemesi, bu görünmeyen tehlîkeler yüzündendir!
Şuuraltı da görünmez! Ancak konuşurken jest-mimiklerden, yazarken satır arası tedbîr önerilerinden farkedilebilinir ve zor tesbît olunabilir şuuraltı!
Son günlerde, iki şuuraltı tezâhürü, çok dikkatimi çekti!
Birinde; savaşçı görünümlü bir kişinin, kendini hür zanneden iflâh olmaz köle görüntüsünü, diğerinde inandığı bir yere veya şahsa teslîmiyeti gördüm!
Şahısların ikisini de aynı "Fikir Karargâhı" na hitâp etmeleri ve -en önemlisi- aynı fikir havuzunda yüzme dersi aldığımız için önemsedim!
Kendilerini Amerikan belgesellerindeki fotojenik vahşî kurt resimleriyle ifâde etmeyi seven, eksik donanımlı gençliğin etkilenerek izledikleri bu şahısları ve ortaya koydukları -korktuğum- şuuraltı tezâhürünü, becerebildiğimce ifşâ edeceğim!
Bunlardan biri; "Siyâsette alıcısı kalmayanlar" a üzülen bir vitrin mankeni, diğeri; "Disiplinli Kalem" lerden ve daha önce kendisinin ifâde ettiği "Şövalye karakterli" bir savaşçı!...
Bunlardan, 'kendini hür zanneden köle' görüntüsü vereni; "Günümüz siyâsetinde de bozkurtların, akıncıların, devrimcilerin ALICISI kalmadı!" diye şuuraltını açık etti!
Bu şuuraltında, mantık hatâsı da var! Bozkurtlarla devrimcileri, savaşçılıkları yönünden belki benzeştirmek mümkün ama hiç bir zaman eyyâmcılıktan, mürâilikten, güce teslîm olmaktan başka özelliği olmayan "akıncılar" ı da savaşçı diye kategorize etmesini kabûl mümkün değil! Akıncılar'ın, Millî Görüşçüler'in, Büyük Doğu'cuların Kutsal Kavga günlerinde; "Cihâd farz ise hicret te sünnettendir!" diyerek hep kaçtıklarını, bilmeyen mi var? Değişmez sünnet maskeleriyle kırk yıl; "Devletin kılcal damarlarına sirâyet edinceye kadar" sinsiliği ile bugün Türk Milletinin başının belâsı değiller mi?
Hadi bunu, bir sürç-i lisân sayarak görmezden gelelim ama; "Günümüz siyâsetinde bozkurtların, devrimcilerin ALICISI KALMADI!" yorumundaki; vitrinde müşteri tahrîk eden manken pozlarını, başarısız pazarlayıcı üzüntülerini, nasıl görmezden gelelim!
Şahsen biliyor ve inanıyorum ki bugünkü siyâsilerin, bütün hatâlarına, işbirlikçiliklerine rağmen rahat hareketlerinin sebebi, ülkücüler ve devrimcilerin siyâset meydânında olmayışları yüzündendir!
Kızıldere'de, bütün arkadaşlarının öldürüldüğü çatışmadan; roketlerin, bazukaların, mermilerin işlemediği saman içinden yarasız çıkmayı başaran bir devrimci kalıntısı ile av köpeği misâli eli tüfenklinin, kuvvetlinin yanında yer almayı mahâret zanneden ülkücü döküntülerini tarif ediyorsa itirazdan vazgeçebilirim ama "Ayna, bakanı gösterir" gerçeğini de unutamam!
Şuuraltından bunlar sızan kişilere karşı millî savaşçıların çok müteyakkız olmaları gereğine inanarak uyarıyı, millî bir borç bilirim!
Diğer "Şövalye karakterli Disiplinli Kalem" -ki bu tarifi yazılarından algıladım- kişiye gelince; "Ben size kahramanlık değil ölmenizi emr'ediyorum!" buyruğu ile can vererek milletin yaşamasını sağlayan Çanakkale Şehîtleri'yle benzeştirip kızamıyor ve onu sevmekten vazgeçemiyorum! Lâkin eğer Tanrı, kalemlik nasîp edecekse "Hür Kalem" liği niyâz ederim vesselâm...
"Nûn! Yemîn olsun kaleme ve yazanların satır satır yazdıklarına." (Kalem-1)
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: