Pazartesi, Ağustos 20, 2012

TÜRK'ÇE BOZKURTÇA DURUŞ...

Kurt ehlîleşmiyor! Dolayısıyla kurttan kapı köpeği de olmuyor, çoban köpeği de! Tuzağa düşen kurdun, kapandaki ayağını kopararak kaçtığını ve tek başına kan kaybından ölmeyi tercîh ettiğini de biliyoruz!
Enâniyyetten Tanrım'a sığınarak, teveccühünüze muhatap ve farkına varmamda yardımcı olan siz kadirşinâs okurlarıma çok teşekkür ederek bir özelliğime vurgu yapacağım. Fark ettim ki her hangi bir olayı hikâye edeceksem de, hiç; "..mış-..miş-..muş-..müş"lü hikâyenin geçmiş zaman kipleriyle fiil çekmemişim yani rivâyetlerden, söyleyeni belli olmayan, yalan veya abartıyla makyajlanmış duduklarımdan bahsetmemişim! "..dı-..di-..du-..dü"lü cümleler kurmuşum! Şükürler olsun hiç te tekzîp edilmedim!
Kurtla başladık, devâm edelim... Ben kurdu, hayvanat bahçelerinde ve Amerikan belgesellerinde de gördüm ama bir de kurt büyüttüm!
Kurttan kapı köpeği olmayacağını, kurdumdan öğrendim! 3-4 metrelik zinciriyle sürekli gezdi durdu aylar-aylarca! Anam rahmetlinin bin-bir özenle ürettiği, sevgisiyle büyüttüğü elliden fazla piliçini yemesinin hâricinde, kurdumun asıl özellikleri benim hafızâmda! Anam'ın çok sevdiği anaç tavuğunu ham ettiğinde, Babam'dan bir dayak yemişti! Babam gittikten sonra girdiği kulübesinden çıkar ve zincirin izni kadar alanda yürür, yürür, yürürdü! Bahçeye girip çıkanla, yoldan gelip geçenle asla alâkadar olmazdı!
Kurttan çoban köpeği olmayacağını da gözlemleyerek öğrendim! Enikliğinden itibâren elimizde büyüyen kurdun en büyük zevki, zincirini koluma dolayarak dolaştırmaya çıkardığımda karşılaştığımız koyun sürülerine dalarak sağa sola zıplamasıydı! Hiç bir koyuna dokunmaz, sadece zıplardı! Koyunlar panikle dağılır küçük öbekler oluşturarak kafa kafaya verip yerlerinde titrerlerdi! Kurt ise bundan keyif alırdı! Sonra komşumuz bir Subay Amca; kurdun bakımının ve doyurulmasının zorluğunu görünce, benden alıp kışlaya götürmüştü. Haftada bir görmeğe giderdim. Kışlanın karavana artıklarıyla beslenen ve askerlerin yıkayıp fırçalamasıyla harika bir görünüm almıştı! Bir gün yakınlardan geçen bir koyun sürüsüne oynamak için dalan Kurdumu, Komutanın; "Oğlum bırakma!" komutuyla vahşi kurt zanneden bir Komando Mehmetçiğin fırlattığı kasatura ile Kurt bey, gebertildi! Çok üzüldüm, ağladım ama Kurt bey gitti!
Kurt beyden öğrendiklerimi, yıllar sonra fark ettim! Eğer kaçma planları kurmak istemiyorsanız; peşinizdekilere de gücünüz yetmiyorsa yakalanmamalısınız! Bu da kurtça olmalı! Kurt sabrıyla gelip geçenden payınızı almak üzere pusular atmalısınız! Puştça vurup kaçarak değil, kurtça payınızı -vermek istemeyenden de- alarak yaşamalısınız! Yoksa zincirlenir ve sadece yerinize yürür, yürür, yürürsünüz!
Dört yandan saldırılara muhatap olduğumuz, bir de bizden saydığımız yakınların nasırımıza basarak canımızı acıttığı bu zor günlerde kurtça yaşamaya mecbûr edildik!
Bir farkla ki vahşî kurt, av olmamak için sürekli kaçarken; Türk milliyetçileri olarak biz, ha bire saldırıyoruz! Biliyoruz ki saldırmazsak bitirici darbeler alacağız!
Peşimizdekiler de; Bozkurtların, en iyi savunmanın saldırı olduğunu bildiğini ve sınırımızdan geçiyorlarsa payımızı vermek zorunda olduklarını öğrendiler, biliyorlar! Çünkü defâlarca gördüler ki Bozkurtlar gelip geçenden payını -vermek istemeseler de- aldılar, alıyorlar, alacaklar!
Türk Milliyetçilerinin, Bozkurtların, Ülkücülerin bu özelliğini; cezaevine de koysalar, assalar da, sürseler de, küreselci emperyalistler de öğrendiler!
Kendilerini Amerikan belgesellerindeki fotojenik vahşî kurtlara benzetme gafletindeki bazı arkadaşların; "Günümüz siyasetinde de bozkurtların, akıncıların, devrimcilerin alıcısı kalmadı." yorumlarıyla esir pazarında alıcı bekleyen mankurtluklarını ifâde ettiklerini de ma'lesef üzülerek söylemek durundayım!...
Allah(c.c.), köpeğin bütün cinslerini, kurttan korkmak üzere programlayarak yaratmıştır. Bozkurtça duranlara selâm olsun vesselâm...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ TÜRK'ÜM DEMEYEN"
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: