Çarşamba, Ağustos 08, 2012

"VUR-AL" UYGULAMASINA, "SAVAŞ" DENİR...

Yargıtay Onursal Başkanı Vural Savaş; "... Çünkü yazarak hiçbir şeyin düzelmediğini ve düzelmeyeceğini anladım. (...) İç düşmanlarımızın ve onları destekleyen emperyalist güçlerin Allah belasını versin. Allah Türk Milletini Korusun! Son dileğim budur." diyerek kalemini kırdığını, yazarlığı bıraktığını açıklamış!
Oldu da bitti maşallah!...
Böyle Atatürkçü, böyle yurtsever, böyle laik yüz milyon kişi olsa ne yazar? BOP Eş Başkanı'nın, neden bunları gözü görmüyormuş anlaşıldı mı şimdi? Şu olmuş, bu olmuş, yana yatmış, çamura batmış ; "...
ve dik duruş sergileyememeleri yüzünden Cumhuriyetimiz korunamaz hale gelmiştir. Bu yüzden pervasızca son vuruşlar yapılıyor. Kanser, tüm organlarımıza yayılmış..." mış! Bu yüzden de canını kurtarmak için hazret, halvethânesine çekiliyormuş! Ooh ne âlâ! Nasılsa tuzu kuru, eşeği gölgede!...
İlkokul yıllarımdan hafızâmda kalan bir şiir kırıntısı var; "Kalem tutan ellerin, bir gün silâh tutacak!" diyordu. Çok aradım, hâlâ bu şiiri, arıyorum. Ki o şiiri üreten ana-babanın, öğretmenlerin yetiştirdiği kalem tutan inançlı bir elin, gerektiğinde nasıl silah tutacağını, tuttuğunu Hasan Tahsin, bütün kalem erbâbına öğretmek için ölerek ölümsüzleşmişti! Kalem erbâbı, kalemini kırarsa Hasan Tahsin gibi kırar Efendi!... Yoksa kalem kırmak; meydanı terk etmekle ve terk ederken de dul kadın çaresizliğinde; "Allah Türk Milletini korusun" diye duâlarla olmaz!
Madem kalem tutan elin günü geldiğinde silah tutmayacaktı, milletin yıllarıyla niye oynadın demezler mi adama? Var mı öyle; "Çizdim, oynamıyorum!" mızıkçılığı? Var mı milletin maneviyâtını bozmak? Madem ki kalem bırakıyorsun, o zaman sadece; "Korktum! Yıldım! Allah diğer mücâdele edenlere güç versin!" de ve sus!... Korkutanlar, başkalarını da korkut diye seni ikna odalarına mı aldılar yoksa?
Ne ayaksınız siz Kardeşim? Görevdeyken hiç bir işe yaramaz, hiç bir yaralı parmağa siğmezsiniz! Emekli olduktan sonra vatan kurtarmaya soyunursunuz! Kanal kanal, gazete gazete gezersiniz! Bir yere giderken gözünüz kimler geliyor diye arkanızda! O yiğitler derdest edilince; yürekli Türkler, 21.yy. Malta'sı Silivri'ye sürgün edilince; "Yazarak olmuyor! Allah belâlarını versin!" der kaçarsınız!
Allah(c.c.)'ın; topu tüfeği yok! Allah, bir kötüyü başka bir kötü ile def ettireceğini Kur'ân'da söylemiyor mu? Demek ki Türk Milletini de Allah, millet fedâisi inanmış Türklere korutturur! Sen ve senin gibiler olsanız n'olur, olmasanız ne?...
"Yazmakla olmuyor, gidiyorum!" diyen, ancak kendi dirâyetsizliğini itirâf ederek çeker gider! Kırdığın kalem de -Allah bilir ya- gazetenin verdiği kalemdir! Sen ve senin gibiler kendi paranızla aldığınız kaleme kıyıp kıramazsınız!
Güle, güle Vural Savaş! Anca gidersin!
Senin yerine de Vur'ur Al'ırım söz! Ki, sana o adı koyan rahmetli baban rahat uyusun! Ve senin yerine de Savaş'ırım söz! Ki, sülâlenize o soyadını alan ceddin rahat uyusun!
Vur- al dileğini yerine getirmek için Savaş'mazsam veya savaşır da vur'ulup al'amadan ölürsem; milletime kendimi fedâ etmek üzere yola çıktığımı haykırdığım yazılarım, sohbetlerim hafızâlarda ve kulaklarda çınlar ve kalem tutan bir sürü Türk el, kalemini bırakır, silâhını alır!
Bir "dolma kalem", mürekkepsiz kaldı derdim ama kalem bıraktığın yeri, mürekkephâne olarak hissetmedim hiç!
Allah'ın tek tapılacak ve Hz. Muhammed'in de O'nun kulu ve Peygamberi olduğuna şehâdet getiren îmanımla tekrâr ediyorum ki; Allah'ın Türk yüreklere bahşedeceği heyecânla dünya durdukça Türk duracak ve Tanrı, Türk'ü Türk'e korutturacaktır!
Îmanlı Türk'ün gücü ve direnci, sadece kıyâmete yetmez çünkü; o, "Dîn Günü'nün Sahîbi"ne teslîmdir! Kıyâmet hârici bütün dünyevî zorluklara karşı şerbetli bir milletin ahfâdı olarak yaratıldığım için Tanrım'a sonsuz şükürler olsun...
"KAHRAMANLIK; SALDIRIP BİR DAHA DÖNMEMEKTİR" vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: