Çarşamba, Ağustos 15, 2012

KORAY AYDIN'A, BİR YALNIZ KURT RİCÂSI!

Galiba ifâde eksikliği oldu ki merâmımızı yeterince anlatamadık!
MHP'deki Başbuğ'suz on beş yıllık yönetimin değişmesi yolundaki dip dalgalanmasını memnûniyetle izlediğimizi; günü geldiğinde, -delege hatta üye olamadığımız için- oyumuz yoksa da reyimizin olduğunu, ihsâs-ı reyimizi de o gün açıklayacağımızı, söylemiştik!
"DEĞİŞME N'OLUR! 'MHP' KAL, MHP!" diye seslenişimizle de mes'eleye bigâne olmadığımızı duyurmaya çalıştık! "Değişim" kelimesinden duyulan rahatsızlığı ifâde ederek, her kesten önce Sayın Koray Aydın'ın -dostça- dikkatini çekmeye çalıştık!
Tûrani bir kasırgaya dönüşen dip dalgalanmasının içinde bulunan Koray Aydın'ın elbette bizi duymakta sıkıntısı olabilirdi! Anlarız, Allah kolaylık versin!
Altını-üstünü kalın, kırmızı çizgilerle çizerek, bir daha ve tam da zamanında Sayın Koray Aydın ve kurmaylarını uyarmayı dostça görev bilirim!
Tekrar soruyorum; "Neden HURÛÇ değil? Neden, ÖZE DÖNÜŞ değil de illâ değişim?" Ki zâten kastın değişim değil öze dönüş olduğu, ifâdelerle o kadar açık ki!
Meselâ; "2013'te Erciyes'te bir milyon kişiyle toplanacağız!" sözü, öze dönüş değil mi? On beş yıldır inkâr edilen, unutturulmaya çalışılan Ülkücü Heyecânın yeniden inşa'sı değil mi? Bunun neresi ve niye değişim?
Antalya'yı; bütün Akdeniz Bölgesi'ne oradan da bütün Türkiye'ye dinletircesine; "Çırpınırdın Karadeniz" marşımızla inletmenin, neresi değişim? Öze Dönüş değil mi? Hurûç değil mi?
-Ne demekse- Demokratikleşme sürecindeki ülkelerde, başında "Değişim" kelimesi olan hareketlere, nasıl tedbîrli yaklaşıldığını; Sayın Koray Aydın ve kurmaylarının duymaması, görmemesi mümkün mü?
Bu müthîş Öze Dönüş Harekâtı'na hiç yakışmayan bu zoraki sıfattan rahatsızlığımızı ifâde edişimizdeki samîmiyet, sorgulanıyor mu yoksa?
Sayın Koray Aydın'ın, ülkücü nezâketi ve teşkilât âdâbıyla söyledikleri; "Genel Başkanımı çok seviyorum. Ama Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar belli. Ben bu partinin çıtasını yükseltmek istiyorum. Kazansam da kaybetsem de değişen bir şey olmaz. Biz Devlet Bey'le abi-kardeşiz. Başkaları ne derse desin biz iyiyi, güzeli anlatacağız." sözlerinin altına imza koymayacak bir Ülkücü, olabilir mi? Ama Allah aşkına bunun neresi değişim?
Bu müthîş Türkeş'çe, Türk'çe, Bozkurtça, ideâlistçe, Ülkücüce hareketlenmenin adı, neden "Hurûç" değil, "Öze Dönüş" değil de, değişim?
MHP'yi, on beş yılda; "Ne mozaiği ulan?" direncinden, "Çiçek Bahçesi"ne; "Türk Milleti bölünmez bir bütündür"den, "Farklılıkların farkındalıkla ülke yönetimi"ne; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" den, "Toplumsal dayanışmanın siyâsal iz düşümü"ne taşıyarak değiştirenlerden, partiyi inşallah devralarak aslına döndürmenin neresi, niye değişim?
Yalnız Kurtluğu tercîh ettik, doğrudur ve bunu da onurla ilan ettik!
Bir kişi olduğumuz doğrudur ama bir kişilik düşünmediğimiz de... "Değişim" sıfatından rahatsız olan sadece ben değilim Vallahi!
On beş yıllık değişimden yeterince ağzımız yanık! Yoğurda üflememiz, bu yüzden!
AKP'nin güya "Ustalık dönemi" nde, Mimar Sinan'ın yüzlerce yıllık "Kalfalık Eserim" dediği Süleymâniye Camii'nin -güya- tadilat(!)la mükemmel akustiğini bozmasını andıran bir mantıkla; Yüz Yılın Başbuğları'nın, millî vicdânlarda oluşturdukları millî akustiği, niye bozalım?
Dikkat çekmek istediğimiz, ısrarla vurgulayarak hatırlatmak istediğimiz sadece bu!
"Her yiğidin bir yoğurt yemesi vardır" gerçeğinden hareketle yeni bir değişim süreci varsa; şahsen 44 yıldır değişmedim ve asla değişmeyeceğim!
1968 yılında çocuk irisi yaşım ve bedenimle katıldığım; önce, "Yüz milyonluk Milliyetçi Türkiye", sonra Dünya Türk Birliği Tûran Seferi'me, tek başıma da kalsam devâm edeceğim! Atım da benim, azığım da!
Allah'ın izniyle ya yolum bitecek, ya da bu yolda ömrüm vesselâm...
"BANA YOL GÖSTEREN BENDEN OLMALI"
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

mahmutemin dedi ki...

Siyasetten uzak yaşamak bizim tarzımıdır, niyetimizdir. Buna rağmen günlük kısır siyasi çekişmelerin içinde buluruz kendimizi. Çalışmalarımda, düşünceler içerisindeyken asla ve asla siyasi bir sorun ve/ya çözüm düşünmek benim işim değildir. Yaptığımız çalışmalar ilgili birisinin eline geçer, okur değerlendirir ve siyasetinde kullanırsa olabilir. Kendimize biçtiğimiz görev ve misyon budur.
Zaten konumumuz gereği siyasetten (şu bildiğimiz siyasettir kastımız) uzak durmak mecburiyetimiz vardır. (Not: Özellikle Ülkücü Gençleri, siyasetten uzak tutmanın yolları aranmalıdır. Tek gayeleri eğitimlerini (geniş manada) tamamlamak, bir işe yerleşmek ve işlerini en iyi bir şekilde yapmak olmalıdır.)
Ama olmuyor işte, bir yerlerde bir iki satır okurken takılıyor aklımız… Düşünmek zorundayız. Düşüne düşüne güzellikleri görmeye çabalarımızın yanında çirkinlikte batıyor gözümüze.
Üzerinde durduğunuz ve hayati olan konu da bunlardan birisidir.
Kendi literatürümüzü yaratıp, kullanmak zorundayız. Aksi halde Soylu gibi, Kurtulmuşlu gibi, Uzan gibi… Sipariş edilmiş ve kiralanmış oluruz. Allah Muhafaza çabucak da mahallerine alıverirler.
Ben hala Ülkücü Hareket içinden benzeri tiplerin çıkmayacağı iddiasındayım. (aslında çıkmaması gerekir inancında olarak). Gördüklerimi de unuttum.
Yeniden, bir kez daha Bismillah diyerek yola çıkıp, bina etmeliyiz.
Siyasetteki değişimler uzun yollarda verilen molalardır.
Saygılarımı sunarım
Mahmut EMİN