Perşembe, Ağustos 16, 2012

MHP'NİN ACEMÎ DİPLOMATLARI!

Zamanlamasına itirazla karşı olmama rağmen MHP'nin Mevcût Genel Başkanı'nın engellenen Kerkük Seyâhati dolayısıyla tarifsiz öfkeli ve üzgünüm!...
Türk Milliyetçiliğinin, hesapsız davranışlarla AKP-KDP-PKK arasındaki kısa paslaşmalarda "orta sıçan" edilişine kahr'oluyorum!
Diplomasi bilmem!
Dahası dış politikada diplomasinin, iç politikada demokrasinin korkaklığa veya yönetim acziyetine, en mükemmel maske olduğuna inananlardanım!
Bu inancıma rağmen okuduklarımdan duyduklarımdan hareketle öfkemi kontrol ederek empatiyle tesellî arayacağım!
Meselâ; "Yetmez ama Evet" çi demokrat maskeli, millî döneklerimizin verdiği destekten de cesâretle AKP'nin stadyumlarda yaptığı, kongrelerden birine MHP Genel Başkanının konuşmacı olarak katılmak isteği iletilse; veya tamâmen tersi; etkili-yetkili bir Ülkücünün bizzat bana söyledikleri; "Hocam! Bir sürü Fetullahçı ülküdaşımız var!" tebîtinden cesâretle AKP'li Cemaatçi Bakanlardan birisi, MHP'nin her hangi bir restoranttaki kongresine, konuşmacı olarak katılmak istese! Taraflarca hiç birisi kabûl edilmez değil mi?
Madem aynı ülkenin, hemde seçmenlerinin büyük çoğunluğu benzer insanlardan oluşan iki partinin, birbirlerinin, toplantılarına katılmaları, konuşmaları düşünülemeyecek kadar imkânsız ise daha dün, bizden zorla koparılmış ve bir başka devletin vatandaşları statüsüne mahkûm edilmiş Türkmenlerin içerisine, Türk Devletinin hem de en milliyetçi partisinin Genel Başkanı'nın; oradaki soydaşlarına milliyetçiliklerini kabartacak buluşmalar yapmasına izin verilebileceği, nasıl düşünüldü? Anlamak mümkün mü?
İçerde kendi millî bütünlüğümüz, bölünme tehlikesiyle yüz yüzeyken, Y-CHP'nin gayr-ı müslîm PKK'lı bir Vekili; AKP-BDP-CHP'nin ortak, İleri Demokrasi ataklarıyla "Koster" olarak ilk seferine çıkarılmışken; -aslında çok geciktirilmiş- bu zamansız ziyârete ne gerek vardı?
"Y-CHP'nin gayr-ı müslîm PKK'lı Vekili" sıfatını, çok bilerek kullandım! Çünkü hemen aynı bu adamdı ki; "Ali bizim Şâhımız/ Kâbe Kıblegâhımız/ Miraç'taki Muhammed/ O bizim Padişâhımız" diyen Âlevîlerin, müslüman olmadıklarını söyleyerek kendisini tarif ediyor ve Âlevi Dedelerden gerekli cevâbı alıyordu, unutur, unutturur muyuz?
Keşke şimdi Türk Milletinin has evlâtları, Türkiye Cumhuriyeti'nin teminâtı vatandaşları ve vatanın sahîb-i aslîleri Dedeler, bu yüz karası yaratığı "Düşkün" ilan etseler!...
Konumuzu dağıtmayalım! Madem şarttı, madem Türkmen Cephesi bu dâveti yapmışlardı; o zaman önceden ve kimseye duyurmadan resmî müracaâtlar yapılsa, gerekli izin, vize ve formaliteler tamamlansa, sonra seyâhat programı açıklansa daha doğru olmaz mıydı?
Şimdi haftalardır büyük bir heyecân ve hasretle Türk Dünyasının Başbuğu Türkeş'in halefini bekleyen Kerküklü Türkmen Kandaşlarımızın moralini, kimler ve nasıl düzeltecekler?
İçerde ise yedek kulübesinde bile yer verilmeyecek şekilde trübün dışına, hatta saha dışına itilen Türk Milliyetçiliğinin siyâseten rencîde edilişini, kimler ve nasıl telâfi edecekler?
Madem ok yaydan çıktı! Şimdi nedâmet zamanı değil! Keşkelerle vakît öldürmenin, moral bozmanın hiç zamanı değil!
Şimdi, meydanlara çıkma zamanı! Sür'atle Tandoğan'a milyonları yığarak; içerdeki bölücülere, Haçlı Müslüman işbirlikçilere, Haçlı Emperyalistlere, Siyonistlere hadlerini bildirecek bir Türkçe manifestonun zamanı!
Bana göre bu yapılırsa; hem Kerküklü Türkmen kandaşlarımızın, hem kendilerini rencîde edilmiş sayan Türk Milliyetçilerinin, hem ülkücülerin, hem de MHP seçmenlerinin morali düzelir ve bu atak, insana kongre de kazandırabilir! Düşünebiliyor musunuz?
Olsun! Rencîde edilen Türklük onurumuz korunsun; MHP Genel Başkanı da, hangi ülkücü olursa olsun vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: