Cuma, Kasım 09, 2007

KONUŞSUNLAR, KONUŞUN, KONUŞALIM!...

Neler olursa olsun; konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Nasılsa konuşulanlar boş!
Nasılsa sen, ben,o yani biz konuşurken elin oğlu Haçlı, AB veya ABD adındaki müttefik(!)lerimiz, iş yapıyorlar!...
Kırmızı çizgilerimizin yok edilmesini seyrederken; "Dolma Kalemler"den kırmızı mürekkeplileri özledim!
Haçlı, okyanus ötesinden gelip 400 yıl sınırlarımız olmuş toprakları işgal ederken, kaçıp Allah(c.c.)'ın evi camiye sığınan ve 400 yıl tebaamız olmuş müslümanın kafasına camide kurşun sıkarken; konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Başbakanımız, okyanus ötesine gitmeden; "Sayın Başkan'la görüştükten sonra..." diye icazet almağa gittiğini, hiç saklamadan söylerken; tam da bu seyahat erifesinde 8 askerimizi önce kaçırıp sonra bize PKK propogandası yaptırarak teslim edenler bizimle alay ederken; PKK terörist tarifinden çıkarılıp gerillalaştırılırken, Irak'ın Kuzeyindeki bir yönetimin varlığı hem bizim hem de ABD'nin dışişleri bakanları ağzından telaffuz edilerek meşrulaştırılırken; konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Adalet bakanlığı gibi çok hassas bir bakanlığı deruhte eden ve bana görede düne kadar en aklı başında kabine üyelerinden biri gibi gelen bir zevat; teslim edilen 8 askerimiz hakkında, avamdan vatandaşların bile ailelerine saygıdan konuşmayacağı bir şekilde konuşarak, gündem değiştirirken; konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
"Keçi can derdinde, kasap yağ arıyor!..." mantığına benzeyecek ama; millet, sınır ötesi operasyon yapıldı-yapılacak diye; Başbakanımız, "Sayın Başkan"ına nasıl fırça atacak diye; teskereyle yetki verilmiş hükumetin vereceği bir emirle Silahlı Kuvvetlerimiz, yeniden orta doğunun aklını nasıl başına getirecek diye beklerken; gündem ve gündemlerimiz okyanus ötesinden belirlenirken; Allah(c.c.)'ın belası borsada asla düşüş olmazken ve gizli-gzli de değil apaçık zam üstüne zam yapılırken; konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Sözün hükmü bitti ya!...
Artık sabrımız su kesti ya!...
"Kim ne derse desin söz meclisindir." diye gitmeden okyanus ötesine kafa tuttuk rolü yapıldı ya!...
Konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Sözün hükmü bitti ve sıra artık meclisten hükumete, hükumetten de Türk Silahlı Kuvvetlerine geçti ya!...
Bütün suçlu, ve hiç bir şey yapmayan, yapamayan olarak Ordumuz tarif edilmeğe başlandı ya!...
Konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Milliyetlisi de, milliyetsizi de; ülkeseveri de, haini de; yerli işbirlikçiler de, kuvvayı milliyeciler de; Atatürkçüler de, Osmanlıcılar da; seçenler de, seçilenler de; suçlular da, suçlayanlar da; alanlar da, satanlar da; şehit aileleri de, çocuklarını çürük raporuyla askerden kaçıranlar da; konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Sözün hükmü bitti ya!...
Konuşsunlar, konuşun, konuşalım!...
Nasılsa laf ile peynir gemisi yürümüyor ve bizim başbakanımızın gemili oğlunun gemisi, okyanus ötesinde, hepimizi temsilen rahat!...
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: