Pazartesi, Kasım 26, 2007

KURT YALANLARI !...

“... bugün uyanmış olan heyecanı asla unutmayınız. Bizi birtakım gaflet eseri telgraflar ve haberlerle uyutmaya çalışacaklar, inanmayalım. Bunlar bizim heyecanımızı geçirdikten sonra, kafamızı parçalamak için verilmiş kurt yalanlarıdır.Altı sene evvel, meşhur Balkan Muharebesi başlangıcında ’statüko korunacaktır’ dediler; sonra döndüler. Tek dayanağımız kalbimizin kuvveti, örgüt ve sakinliktir. Biz çok müsrif, cömert milletiz, çok şey israf ettik; paramızı, heyecanımızı, kanımızı verdik. Fakat şimdi elimizde israf edecek pek az şeyimiz kaldı. Davamızın doğruluğuna inancımız vardır.... Türkler ne yapacaklar diye bakıyorlar, heyecanımızı boğmayalım, Yunan bayrağı İzmir üzerine dikilmeyecektir. Heyecanımızı öldürmeyelim.” (Hulki Cevizoğlu'ndan alıntı)
Günümüzden 88 yıl öncesi.
İzmir'in işgalinden altı gün sonra Halide Edip; 21 Mayıs 1919 tarihinde Darülfünun'da yani bugünkü İstanbul Üniversitesi'nde konuşuyor bunları...
"Bunlar bizim heyecanımızı geçirdikten sonra, kafamızı parçalamak için verilmiş kurt yalanlarıdır."
Karakış geldi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da elliden fazla köy yolu, kar nedeniyle kapalı. Kahramanlaşmak için, milletin gönlündeki muhteşem yerlerini pekiştirmek için nöbette olan Mehmetçiklerimiz, evlatlarımız, gözbebeklerimiz, Ordumuz dağlarda. Varlıklarıyla; karın yolları kapattığı köylerimizdeki vatandaşlarımızın üşümelerini engelliyorlar.
Genel Kurmay Başkanımız, taaa Nisan ayında "Sınır Ötesi Harekât, şarttır, faydalıdır." demişlerdi. Şimdi Kasım'ın 26'sındayız. 507 Milletvekili'nin "evet" dediği, muhteşem bir çoğunlukla, teskere de çıktı. 5 Ekim'de, okyanus ötesine, "Sayın Başkan"a gidilerek; "Sen Teksaslıysan ben de Kasımpaşalı'yım..." denilerek nara da atıldı!...
Bizim bu kadar gümbürtü kopardıktan sonra, geleceğimizi zanneden PKK'lılar, dağlardaki mağaralarını ve kamplarını -üşüdükleri için- terk ederek ya Irak'ın içlerine, ya da bizim büyük şehirlerimize içeri çekildiler. Bu yüzden -şükürler olsun- şehit haberleri kesildi!...
Ama içimizde, göbeğimize basa basa, gözlerimizin içine baka baka, Güneydoğu Vilayetlerimizde terörist başı lehine sloganlar atılmaya, güvenlik güçlerimizle çatışmalar yaşanmaya başladı!...
Bu başkaldırı şeklindeki hareketler üzerine Kasımpaşalı Başbakanımız; "Demokrasiyi teröre kurban etmeyeceğiz." gibi muhteşem bir söz irat buyurdular.
Bu muhteşem söyleme neden ihtiyaç duyuldu?
MHP; seçimlerden hemen sonra, Mecliste bulunmalarını demokrasi adına kazanç olarak yorumlayarak tokalaştıkları önce bağımsız, sonra DTP'li olan PKK'nın siyasal uzantılarının, nasıl bir projenin safhalarını uyguladıklarını anlayınca dokunulmazlıklarının kaldırılması için öneride bulunarak tekliflerini imzaya açtılar.
Tam da bu arada adalet mekanizmalarımız, DTP'nin yaptığı kanunsuz hareketlerden dolayı partilerinin kapatılması için dava açtılar. Başbakanımız da; "Meclis linç yeri değildir. Demokrasiyi teröre kurban etmeyeceğiz!" diyerek demokratlığını tarihe şerh düştüler!...
Kahramanlaşan, kahramanlaşmak için sırada bulunan Mehmetçiklerimiz arasında, nasılsa bu demokrasi havarilerinin çocukları yok! Onlar, askerlik yapamayacak kadar, ama yeri yerinden oynatacak düğünlerle evlenecek kadar, raporla tesbitli hastalar!...
Kurbanı olduğum demokrasi, nelere kadirsin!
"Bunlar bizim heyecanımızı geçirdikten sonra, kafamızı parçalamak için verilmiş kurt yalanlarıdır." 88 yıl önce söylenmiş sözlerin, ne kadar doğru olduğunu ispatlamak için, senden güzel nedenmi olurmuş?...
Hey gidi "kurt yalanları" heeeey!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: