Pazartesi, Kasım 05, 2007

TÖÖBE, TÖÖÖÖBE !...

31 Ekim 2007 Çarşamba gününden beri yazı yazamıyorum.
Canım sıkkın! Moralim anlatamayacağım kadar bozuk!
Aklımla hissiyatım; hamasi duygularımla vicdanım kıyasıya kavgada!
Şükürler olsun ki, "İyi ki varsınız dostlar." diyebildiğim, tam birimizin bittiği yerde baş kaldıran yiğit akranlarım var.
Erzurum'dan seslenerek, kendisine "Küfür Sponsoru" arayan kadim dostum Selami Türkmen imdadıma yetişti.
Sevgili Selami Ülküdaşıma; "Şikayetleneni şikâyet Ederim." diye başladığım yazımı hatırlatmıştım ve "Küfreden küfredene! O kadar küfreden var ki!" demiştim.
Şimdi bir küfretme nedenini; önce -eğer sponsor bulabildiyse- Selami Türkmen'e, sonra da küfrettiklerini bildiğim küfrederek yüreklerini yelpazeleyen Milletime ihbar etmek istiyorum.
Buyurun:
ABD'nin Dış İşleri Bakanı, geçtiğimiz gün Türkiye'deydi. Bizim Dış İşleri Bakanımız'la birlikte ortak bir basın toplantısı yaptılar. Yaygın Medya'nın tamamından naklen verildi.
Haber; "İki ülkeyi ilgilendiren meseleler ele alındı." şeklinde anons edildi.
Bir gazetecimiz; "ABD ile Türkiye'nin birlikte yapacağı birşeyler var mı? Ne zaman sonuç alınır?" diye bir soru yöneltti Rıce'e... Cevap; "Cebel-i Tarık Boğazı'nda bulunmak gerekiyor."
Bizim Dış İşleri Bakanımız'ın cevabı; "Terörle mücadelede pek çok enstrüman söz konusu. Biz terörden muzdaribiz. İsteğimiz stratejik bir yaklaşımla bu enstrümanları birlikte kullanmaktır. Bu görüşmelerin devamı, Pazartesi Vaşington'da devam edecektir."
Sorulan soruya verilen cevaplardan; "Acaba, bu genç ve yakışıklı delikanlı Rıce' in bir memuru falan mı?" diye bir soru geldi aklıma.
Tam; "Her halde öfkemden yanlış duydum veya anladım." diyecektim ki, bu sefer de her ikisi; "Kürt Bölgesel Yönetimi, Bölgesel Hükûmet, Kuzeydeki Oluşum-Kuzeydeki Yönetim" diye isimlendirerek Barzani adındaki siyaset fahişesine hükmi şahsiyet verdiler!...
Tööbe, töööbeeee!...
Aklıma, internet'te bir gruptan okuduğum bir küfür hikâyesi geldi:
"Rahmetli Muammer Karaca'nın bir skeçinden alındığını okumuştum. Tramvayların, devlet şirketi olduğu dönemlerde yaşanmış bir vak'a.
Bir yolcu, tramvay biletçisi ile münakaşa eder. Münakaşa ilerler. Yolcu, biletçiye küfreder. Bunun üzerine biletçi;
- Sen bana küfredemezsin! Ben hükûmet memuruyum. Diye bir tehdit savurunca yolcu;
- Hasstir! Senin de, hükûmetinin de.... Diyerek basar kalayı.
Mesele karakola intikal eder.
Adamın yani yolcunun yaptığı suçtur. Eski tip karakollarımızın eski tip amirlerinden biri nöbettedir.
- Ulan! Sen hükûmete nasıl küfredersin? Diye bağırarak yolcuya bir iki tokat akşeder. Yolcu, işin vahametini kavrar gibi olur ve yelkenleri indirmeye başlar;
- Komserim! Vallahi ben, bizim hükûmete küfretmedim. Rus hükûmetine küfrettim. Diye akıllılık ederek meseleden sıyrılmak isteyince, Komser;
- Vay kurnaaaaz! Ben kırk yıllık polisim. Hangi hükûmete küfredileceğini bana mı öğreteceksin ulaaan? Diye kükrer ve peşpeşe şaklayan şaplaklar...."
Allah(c.c.) rahmetler etsin Muammer Karaca.
Yüreğine sağlık Sevgili Selami Türkmen.
Ağzınıza sağlık nereye küfredeceğini, tokatlayan komser olmadan bilen milletim.
Bu arada, sekiz askerimiz olayında, sizler de kendinizi benim gibi yeniden başına çuval geçirilmiş gibi hissediyor musunuz?!...
İçimden "Küfretmeyene küfrederim." demek geliyor ama,
Tööbe, tööööbe!...
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: