Çarşamba, Kasım 14, 2007

MİLLET; "ŞAH-MAT!..." DEMEK İSTİYOR...

Aydıncılık, ulusalcılık, milliyetçilik oynayan entellerimiz arasında; günümüzün meselelerini yorumlayan münakaşalara şahit oluyorum.
Üzülüyorum demek isterim ama yetmez. Çünkü öfkeleniyorum!...
İki kişiden birinin AKP'ye oy vermesi yüzünden millete kızan siyasilerimizin; kendilerini ifadeden yoksun kişilere yaptığı taraftarlığını "Dava Adamlığı" sayanların; ölünecek yerlerde "Lahavle" çekerek gülmeği sabır sayanların; hem Atatürkçüyüm deyip hem de Muhteşem Türk Atatürk'ün kurduğu sistemle kavgayı devrimcilik diye yutturmaya çalışanların; bölücülüğü, Mehmetçiğime kurşun sıkanları kardeş ilan etmeği, Genel Kurmay Başkanım'ın sahip olduğu insan haklarının aynısını İmralı'daki haine de isteme cür'eti ve saygısızlığını göstermeği demokratlık diye yutturmaya çalışanların; kısacası 'gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet...' içinde olanların yüzünden bu günlerdeyiz!...
Aydıncılık oynayan lümpenlerimiz; "Ya köşe olacaksın, ya köşe başında duracaksın ki, kimseye piyon olmayasın." diye ahkâm kesiyorlar! Çok biliyorlar ve kimseye piyon değiller ya!...
Bu zihniyettir ki iki kişiden birinin AKP'ye oy vermesi ile sonuçlanan bir seçim yaşattı bize.
Köşe veya köşebaşı olmamanın tek yolu, ustalığa yani yapmağa soyunmaktır. Piyon olmamanın da tek yolu, santranç oynayan iki kişiden biri olmaktır.
Taaa okyanus ötesine "Sayın Başkan"ına akıl danışmaya giden, talimat almaya giden bir piyonla; Türk Milleti gibi tarih yapan bir milletin Cumhurbaşkanlığı makamını bir otel odasında kralın huzuruna çıkarabilecek "bir siyasi piyon"la, kim ne kadar köşe olur, kim ne kadar köşebaşı bekler bilemem!...
Ama milletin artık sabrının su kestiğini bilmekteyim ve Türk Milleti'nin santranç tahtasının başına oturmak üzere olduğunu biliyorum.
Devlet olmanın ve devlet kalmanın tek bedelinin can olduğunu, binlerce yıldır bütün dünyaya öğreterek gelen bir milletiz.
Teamülleri, töresi ve türesi en eski milletiz.
Dolayısıyla ateşin yaktığını, suyun adamı boğduğunu, ummadık taşın da baş yardığını defaatle yaşayarak bilen bir milletiz.
Sabırsız millete; işlerin yürümediği veya yavaş yürüdüğü gibi bir düşüncenin sahip olması, bu -bize yavaş gelen- tarihi süreçtendir.
Türk Milleti'nde Devlet; bütün alternatiflere karşı bir kaç alternatif düşündüğü için ağır işler.
Devlet Yönetimi; ne bir parti genel başkanlığına, ne de bir şirket yönetim kurulu başkanlığına benzemez. Devlet Yönetiminin içinde partilerin de, şirketlerin de, vatandaşlarının da hayatlarını planlayan düşünceler olmalıdır ve Türk Devleti'nin bu düşüncelerinin olduğundan eminim.
Aksi olsaydı, binlerce yıldır sayısız medeniyetin zayıflamasına, düşüşüne ve batışına bizzat şahitlik ederek hayatta ve ayakta kalması mümkün olamazdı.
Türk Milleti'nin vakur dip dalgalanması baskısıyla Türk Devleti, santranç masasına oturmak üzeredir.
Eğer santranç masasına oturmazsa; santranç seyircilerinden kimsenin kazanma ve kaybetme şansının olmadığını, benim devletim bilmek zorundadır ve bilir...
Prof.Dr. Ümit Özdağ'ın; "Türkiye Cumhuriyeti, son yüz yılın en zor geçecek on yılını yaşamaktadır." tespitini hatırlayarak, Millet olarak bize düşen de;
"İşte âdu karşıda hazır silah
Arş yiğitler vatan imdadına" inancıyla, devletimize destek vermektir.
Devlet kalmanın başkaca yolu da yoktur.
İsteyen; istediği köşede, istediği köşe olmayı bekleyedursun!...
Devletim; "Şah-mat!.." demek üzeredir...
Millet böyle istiyor.
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: