Pazar, Ocak 18, 2009

ADÂLETİN ADRESİ -2-

Korku ve "Korku Kültürü"nü irdelemeğe devam edeceğiz demiştik.
İnsanın cesâreti,bulunduğu yaşadığı ortamın güvenilirliği ile düz orantılıdır. Korku da, cesârette yaşanılan ortam sâyesinde edinilen, öğrenilen davranışlardır. Yaşadığı ortamda, aile içinde güvencede olan çocuğun, korkuyu unutması çok doğaldır. Aileden topluma atlarsak; toplumsal aileler şekline bürünmüş teşkilatlar da, insan hayatında önemli bir etkendir. Teşkilâtına ve yöneticilerine güvenen taraftarların davranışları cesûrcadır ve bu taraftarlar ataktır.Teşkilâtının, teşkilât başkan veya yöneticilerinin dostlarını ve düşmanlarını tanıyan insan, rahattır dolayısıyla cesûrdur.
Maalesef günümüzde; kardeşlerin farklı siyâsi duruşlarını, çocukların ana-babalarından yüzde yüz farklı siyâsîleşmelerini teşvîk eden ve bunu, demokratlık olarak dayatanlar var! Bölünmüşlüğün, parçalanmışlığın, kopuşun, aile fertlerinin birbirine güvensizliğinin adıysa demokrasi; istemem almayalım!...
"Böl, parçala, yut" tuzağının, en güçlü malzemesi demokrasi midir? Demokrasi adıyla "Haçlı işgalleri"nin dayatıldığı, soy kırımların, insalık suçlarının kamûfle edildiği günümüzde;PJAK'ın silâh bırakması, PKK'nın yaklaşık bir aydır sessizliği, DTP'nin siyâsî tahrîk gezilerine ara vermesi; sokaklarda sadece mermi ve mühimmat bulunup bir tek silâh bulunmaması, tonlarca PKK esrarının ihbar(!)la yakalanması; bir hafta İran'ın, diğer hafta Rusya'nın doğal gaz vanalarını kapatması; siparişlerin durması, üretimin bitişi, bir ayda yüz binlerce insanımızın işinden olması; artık gazetelerin üçüncü sayfalarındaki her gün onlarca gaspın, cinâyetin, tecâvüzün haber özelliğinden çıkması; işsizin-aşsızın bile kendisini düşünmeye zamanının kalmaması; üstüne üstlük, suçlu-suçsuz, taraftar-muhalif, hemen her kesin, güvenlikten sorumlu polis korkusu(!)yla çelik kapılarını kilitlemesi; daha istediğimiz kadar uzatabileceğimiz bu menfîliklerin tamamının sebebi, demokrasi midir?
Demokrasiler; korku ve "Korku Kültürü" oluşturulmasının malzemesi midir? Demokratlık maskesiyle; genel başkanlara mecbûr edildiğimiz sistemde amaç, demokrasiyi araç kullanarak padişahlıkların îlanı mıdır?
Sınırlarımızın güvenliğinden sorumlu Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile, iç güvenlikten sorumlu emniyet güçlerimizin gittikçe birbirine hasımlaştırılması da, demokrasi gereği midir?
Siyâsi bir mâkam olan İç İşleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü'nü; iktidar olan her partinin kendisine benzer hale getirmesi mümkündür, yaşanmıştır, yaşanmaktadır. Siyasallaşmamak için direnen, siyasallaşması -Allah korusun- Atatürk Cumhuriyeti'nin sonu demek olan Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin, bu kadar hedef alınması, tesâdüf müdür?
Bu kadar güvensizlik ortamında; vatandaşın, bireyin, milletin siyâsî cesâret gösterebilmesi mümkün müdür?
Seçilinceye kadar; seçmene, vatandaşa, halka, millete abartılı saygı gösterilerinde bulunan, seçildikten sonra yaşadığı sürecin intikamına soyunan genel başkan vekillerinin davranışları, demokratlık mıdır?
Allah aşkına nedir bu bütün menfîliklerin tek sebebi olarak ortaya çıkan demokrasi?
Suçlunun ölesiye korktuğu, suçsuzun sonuna kadar güvendiği ve hissettiği kadar cesûr olduğu kavram değil midir adâlet? Suçluyu korkutup, suçsuzu doğru işlerde cesûrlaştıran adâleti sağlayamayan sisteme, demokrasi diyebilir miyiz?
Ve biz; bu, korku ve "Korku Kültürü"nün akademik olarak öğretilmeğe çalışıldığı günümüzde ne kadar demokratız? .......
Bu konuya; demokrat olmayan demokrasi havârilerinden birilerini incitinceye ve adâletin adresini buluncaya kadar devâm edeceğim...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: