Cuma, Ocak 30, 2009

HELÂL OLSUN KASIMPAŞALI...

Bir "Helâl olsun!" da benden!
Hem de bütün yüreğimle. Birilerinin, uşaklık alışkanlıklarıyla, batıyı takdirle, kapı kulluğu arasındaki farkın farkında olamayan, millî karakterden yoksun korkakların, neler söyleyebileceklerini tahmin etmeme rağmen; "Helâl olsun Kasımpaşalı." Hem de bütün millî duygularımla...
Demokrat, insan hakları savunucusu ve bizim beyinleri işgÂl ve tecâvüze uğramış en-tellek-tüellerimizin cennet diye inandırıldığı bir AB var! Bu AB, sudan ve yalan bahanelerle Irak'ı işgâl eden ve canlı yayında katliamlar seyrettiren Haçlı Silahşörü ABD'ye ses çıkarmadı! Bu AB; iki askerinin öldürüldüğü bahanesiyle, Güney Osetya'da 2000 kişiyi katleden Rusya'ya ses çıkaramadı! Yıllardır Filistin'de insanlık suçu işleyen ve son bir ayda da kimyasal ve en son teknik silahlarla Gazze'de soy kırım uygulayan organize terörist İsrail'e ses çıkarmadı! Balkanlar'daki, Dağlık Karabağ'daki Müslüman Türklere uygulanan kırımları görmezden geldi!
Yine bu AB; Haçlı'nın silahşörlüğüne ve dünya jandarmalığına soyunmuş ABD'nin, Afganistan'da yaptıklarını görmezden gelmekle kalmayıp alkışladı!
Otuz yıldır, başımıza musallat ettikleri PKK belâsına, silâh ve mühimmat desteklerini hiç esirgemediler! Ve her nasılsa, nasıl anlamak lazımsa, hep bizim müttefik(!)lerimiz olarak târif edildiler! Bizimle müttefiklerdi ama PKK'nın mühimmat ve parasını hep onlar sağladılar!
Ortadoğu'nun petrol rezevlerini, kontrol altında tutmak ve istedikleri gibi kullanabilmek için; parayla alınmış topraklarda İsrail diye bir devlet oluşmasını sağladılar! Müttefiklik dayatmasıyla da bu terörist devleti, ilk tanıyanlardan olmamızı sağladılar! Bu terörist devletin oluşmasına karşı çıkanları; komunistlikle, faşistlikle, ümmetçilikle, gericilikle velhasıl birbirine taban tabana zıt bütün sıfatlarla andılar ve hepsini suçlattılar!
Hep söylemişimdir; Recep Tayyip Erdoğan'ı kendi irâdesiyle başbaşa bıraksalar, dünyanın her yerinde Davos'ta yaptığını yapabilirdi. İrticâlen, içinden geldiği gibi davranarak gösterdiği bütün tepkilerini, danışmanları gayr-ı millî kafalı yakınları; ya tevil ettiler, ya da yalanladılar! Bizler de, ağız birliği ile "takıyyeci" dedik, çabuk dönen dedik! Dedik te dedik!...
Bu geceye kadar söylediğim hiç bir sözümden dolayı, özür dileyeceğim beklenmesin! Ama Davos'taki bu çok Türkçe duruşunu değiştirirlerse, değiştirttirirlerse, çok üzülürüm! Hatta kahrolurum! Otuz yıldır özlediğim, hayal ettiğim bir duruş sergiledi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı...
Haçlı dünyasının, bilerek palazlandırdığı ve alkışlayarak şımarttığı İsrailin, terörist geçmişli Peres'ine, hak ettiği ve anladığı üslûpla attı fırçasını! Bu Türkçe fırça, öylesine etkili oldu ki, yarım saat sonra dünyayı dinlemeyen ve dünyaya rağmen istediği her şeyi yapan şımarık terörist, telefonla beş dakika özür diledi!
Dünyayı Türkçe Okuyan Yeniçağ Gazetemiz, gece internet sitesinden; "Helâl Olsun!" manşetini attı! İlk defa benden önce yapılandan rahatsız olmadım! Doğruyu kim yaparsa alkışlayacağımızı, yanlışı yapan babamız bile olsa karşı çıkacağımızı söylemiştik hep. Bu tavrımızdaki esnemezliğin keyfini yaşadım.
Şimdi muhalefetin tavrını merak ediyorum! Seçim zamanı muhalefet yapması gereken yer iktidarken, ana muhalefete saldırarak ne yaptığını anlamakta sıkıntı çektiğim, diğer muhalefet partisinin ne yapacağını merak ediyorum! İki muhalefet lideri, bir de; "Başbakan'ın Davos'ta yaptığı diplomatik değil." derlerse, yandı gülüm keten helva!
29 Mart'ta, AKP'ye ciddi bir sandık uyarısı bekliyordum. Rüzgâr da öyle esmeğe başlamıştı. Sadece muhalefet yapmak için yapılan doğruya karşı çıkılırsa, rüzgâr bir daha AKP -pardon- Tayyip yelkenlerini şişirmeye başlar... Demek ki; "Öfke bir hitâbet tarzıdır." özgüveni, boş değilmiş. Helâl olsun Başbakan! İmparatorluk devamı bir devletin Başbakanı'na, bu yakışırdı!
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: