Salı, Ocak 27, 2009

İPİMİZDEKİ YABANCI CAMBAZ!

Panayırlarda, cambazlar vardır. Seyirciler vardır. Panayırdaki alış-veriş yerlerinden alış-veriş yapmak için doluşan, cambazla alakasız kalabalık vardır. Bir de; "Cambaza bak! Cambaza gel!" diye bağırarak, reklam yapanlar olur. Ayrıca; kalabalığın içinde, cambazı seyredenler arasında; "Aaaa! Cambaza bak!" diye feryâd ederek korkularını saklamaya çalışanlar olur.
Yer yüzü cenneti Vatanımız'ı, panayır yerine çevirdiler. Panayırdaki kalabalık biz olsak, bizimkiler olsa, itiraz etmem! Cambazlar, bizim olsa gene itiraz etmem!
Bizim cirit alanlarımızda, cirit atlarımızla, yabancı jokeylerle hokey oynatıyorlar! Seyirciler arasına, "Cambaza geeeel!" reklâmıyla karışan biz; ne hokeyi, ne hokeyin kurallarını, ne de sonucun nasıl belli olacağını bilmeden; cirit sahalarımızda, kendi cirit atlarımızı izliyoruz! Sahamıza, atlarımıza yabancı jokeylerin, atlarımıza yaptırdıkları yabancı hareketlere ya alkış vuruyor, ya da küfrediyoruz!...
Bazen; "Cambaza geeel! Cambaza baaak!" diye çığırtkanlık yapanlar, seyircilerin gösteriye yabancılığını ve seyretmekten vaz geçeceğini hissedince; içimizden olan ama bizden olmayan birilerini bindiriyorlar âşinâ olduğumuz atlarımıza! İçimizden ama bizden olmayan biniciyi kabul etmeyen at, atıyor sırtından bu süvâri olmayan biniciyi! Yazık ki atın yabancılığını anlayarak sırtından attığı bu binicinin, yabancılığını anlamamakta biz ısrar ediyoruz! Bu bizden görünen yabancının; cirit alanımızı panayıra çevirenlerin emrinde birisi olduğunu anlamamakta ısrar ediyoruz!
Çünkü; bizim dilimizle konuşuyor bu yabancı!
Çünkü; bize, aynen bizim gibi küfrediyor! Önce yüzümüze karşı küfredip sonra çat-kapı birimizin sofrasına oturuyor! İnşallahlı, maşallahlı, hamdolsunlu müslüman ağızlarıyla; dine aykırı, adâlete yabancı işler yapıyor! Yapan yaptığının, yaptıran yapanın yaptığının farkında ama bizler "İnadına!" farkında olmamaya devam ediyoruz!
Efsûnlanmış gibiyiz! Ağzımız, dilimiz, ferâsetimiz bağlanmış gibi!
Yıllarca, hiç saklamadan demokrasiyi araç kullandığını söyleye söyleye, istedikleri yere getirdik biz bu yabancıyı! 400 yıl sınırlarımız içinde vatandaşlarımız olarak yaşamış din kardeşlerimize, akrabalarımıza Haçlı'nın desteği ile zûlmeden Yahudi ile anlaşmalar yapan, bu yabancı! Meydanlarda, televizyonlarda yapılanlara bizden fazla ağlayan, yapılanları bizden fazla bize şikâyet eden ama Meclis'te soran muhalefete; "Bekâra karı boşamak kolay!" diye fırça atan da bu yabancı!
Onlarca yıl, kendilerinden olmayan diğer bütün parti ve partilileri siyonizm yardakçılığı, Avrupa garsonluğu, Haçlı uşağı sıfatlarıyla suçlayarak ve demokrasiyi araç kullanarak iktidara geldikten sonra, ABD'nin solaryumla esmerleştirilmiş yeni Barak'ını Hüseyin'leştirerek; "Kimsesizlerin kimsesi ol." diye sıfatlandıran da bu yabancı.
Oysa; "Hiç kimse kimsesiz değil her kesin var bir kimsesi / Hiç kimsesiz kaldım medet Kimsesizler Kimsesi" diye bu sıfatı, Fatih Sultan Mehmet Allah için kullanmıştı! Fatih'in Allah'a atfettiği sıfatı, bu yabancının kime kullandığının da farkında olmamaya kararlıyız!
Panayır yerindeyiz velhâsıl. Meydan bizim, atlar bizim, kalabalık biziz ama jokey yabancı, oynanan oyun yabancı, "Cambaza geeel! Cambaza baaak!" diye çığırtkanlık yapan, bize benzeyen-bizden olmayanlar yabancı!...
Meydan bizim, ip bizim, cambazın elindeki sırık bizim, cambaz yabancı! Adam akrobat, biz zorla cambaz diyoruz vesselâm!
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: