Cumartesi, Ocak 03, 2009

İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKMAZ !...

Erzurum'da; "Ayağıma yer edim, gör sene neler edim." diye bir tekerleme var. İstanbul Türkçesi ile; "Önce kendimi sağlama alayım, sonra sana neler ederim görürsün." şeklinde söylenebilir. Yıllardır, soğuk su dolu kazanda ateşe koyulan kurbağa misâli, öldüğümüzü anlamadan pişeceğiz diye feverân ettik durduk!...
Korkarım korktuklarımız oluyor! Kürtçe müzik, radyo ve yayın konusunda, Bir kaç kere yazmıştım. Bilge Oğuz Yayınevi'nden yeni yayımlanan "Yitik Zaman Oyuncakları" kitabımda da anlattım. 1973 yılının sonları. Bir kaç memurun haricinde, Türk olmayan bir ilçemizde, ceza evindeydik. Yetmişe yakın hükümlü ve tutuklu içinde üç Türk'tük. O zamanlar Erivan ve Moskova'dan Kürtçe radyo yayınları yapılırdı. Sabahtan öğlene kadar bir saat, öğlenden sonra da bir saat olmak üzere yayın yapılırdı. Bütün ceza evi sakinleri, çalınan müziği birlikte dinler, birlikte halaylar çeker ve eğlenirdik. Ta o zamanlardan radyonun sunuşunu ezberlemişim hâlâ hatırlıyorum. Müzik aralarında yapılan konuşmalarda neler anlatıldığını sorduğumda, komünizm ve Cumhuriyet aleyhtarı propogandalar yapıldığını öğrenmiştim. Ve 1973 senesinin sonlarında, Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'e birer mektup yazarak durumu anlatmış ve TRT'den biz Kürtçe yayın yapamaz mıyız diye sormuştum. O zamanlar; Kürtçülükten geçinen vampirler yoklardı. Türk'le Kürt kesinlikle kardeşti ve hiç bir sıkıntı, hiç bir ötekilik yoktu. Talebim her halde ciddiye alınmamıştı.
İç siyâsetimiz de kendimiz tarafından programlanmadığı için, maalesef tarihi hatalar yaptık! Moskova ve Erivan'dan yapılan radyo yayınına rakip bir resmi yayın yapmadık, yapamadık. Sonra 12 eylül kıyameti koptu. At iziyle it izi birbirine karıştırıldı. Canlar yakıldı denge politikası adıyla. O da geçti...
Sonra Özal'lı dönemleri yaşadık. Kürtçe kasetlerin satışına izin verildi. Yasakken el altından karaborsada acayip satılan kasetler, serbest satışta, sıfır çekti! Sonra demokrasi adına verilen tavizlerin birikimiyle, PKK çıkarıldı ortaya. Sonra, PKK'nın kanlı tehdîtleri ile bağımsız olarak seçime girenlerle, Meclis'te grup kuruldu! Her Mehmetçik şehâdetinden sonra, iyice şımararak bir şeyler istemeğe başladılar!
Bu zamansız yapılan Kürtçe yayına, şiddetle karşı çıktım! Çünkü devlet, yapması gerekeni yapıyor olmayacak, PKK zorla yayını elde etti denilecek diye yırtındım! Ve tam da yerel seçimler arifesinde, AB dayatmalarıyla, devlet bütçesinden Kürtçe Televizyon açıldı! Devletin yaptıklarını yıkan hainler, anında buna da karşı çıktılar! Ve peşine Kürtçe siyâset hakkı istemeğe başladılar!...
Sayın hükümet edenler; belki, doğu ve güneydoğudan bu yolla bir kaç oy koparırız düşüncesiyle bunu yaptınız ve mâkul karşılanacağını zannettiniz! Ma'kul karşılanmadı! Devletin teröriste taviz vermesinin makullüğü, olamaz! Zorla bir şey alınırsa, aynı metotla isteklerin sonu gelmez! Ve şimdiden sonraki yayınların, en az 10 milyonluk Türk-Kürt nüfusumuzu ötekileştirmekten başka bir işe yaramayacağını, kısa sürede göreceğiz!...
Yıllar önceden yapılması gereken bir doğruyu; yanlış zamanda, yanlış zeminde yanlış olarak yaptınız! Artık yanlıştan doğacak yeni yanlışları izleyeceğiz! İki yanlıştan da bir doğru çıkmaz...
Hiç bir devlet ve hiç bir sistem, kendi eliyle kendini yaralamaz! Devletle savaşanların isteklerini yerine getiren bir yönetim, savaşı kaybetmiştir! Ordumuz'un emeklerini, Şühedânın emeklerini, böylesine kolaylıkla inkâr edemezsiniz, ettiremezsiniz! Bu yapılanın halk nazarında tarifi, PKK'nın istediklerini, zorla aldığı şeklindedir!
Milleti çok inciten bu uygulamanın verdiği rahatsızlıkları duymuyor musunuz? Yoksa verilen talimat gereği, bölünmez Vatanı bölmeğe mi hazırlanıyorsunuz?!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: