Perşembe, Ocak 15, 2009

KUYUDAN NE ÇIKACAK?

Bir deliye, bir kuyuya taş attırdılar! Şimdi kırk değil, kırk bin akıllı ne kuyuya yaklaşabiliyor, ne de taşı çıkarabiliyor! Çünkü binlerce kişi, hatta milyonlarca vatandaş; kuyuya atılan taşın mı, çıkarılırsa kuyunun mu önemli olduğuna karar veremiyor! Kuyu korkulu ve pis kokulu, taş ta bir o kadar şaibeli!...
Bir insan, birisini taklît ettiğinde, taklitçiliği kadar başarılı rol yaptığına karar verilir. Rol yapan, kendisini taklit ettiği kişi zannedince ortalık karışıyor! Zannederim dünyada, böyle bir açmazı olan bizden başka bir ülke yok! Çünkü ne senaryo, ne de figüranlar millî değil.
Yıllarca "Kurtlar Vadisi" diye bir dizi ile milleti esir aldılar! Trafik durdu nerdeyse yıllarca! Çünkü dizide anlatılanlar, millete yabancı değildi. Her ne kadar ilk başlangıcında; olayların ve kişilerin hayâlî olduğu yazılsa ve okunsa da; millet dizideki şahısların gerçek hayatta kimler olduğu konusunda, yıllarca ahkâm kesti!...
Dizinin tek doğrusu; başımıza geçirilen çuvalın intikamının sanal da olsa alınmasıydı! Bu aynı zamanda "Metal Fırtına"nın da intikamıydı! Milletin yüreğine su serpmişti! Dizden sonra; 19 aydır süren "Çete dalgaları" başlatıldı. Her göz altına alına kişinin, dizide bir temsilcisi vardı. Tam; derin devlet mi, çete mi galip gelecek diye sona yaklaşılmışken dizi kaldırıldı, gerçeği sahneye koyuldu! Gerçeği, diziden daha fazla izleniyor şimdi!...
Yıllarca Türk Milliyetçiliğinin ne sağcılık, ne de solculuk olmadığını; millet yararına, millî çıkarlarımıza olan her fikri içinde barındırdığını, barındırması gereğini anlattık durduk. Ya anlatamadık, ya da anlattık dinletemedik!
Dinleyenler de dışardan, müttefik(!)lerimizden öğütlü enteller oldukları için inandıramadık! 1952 yılında Milli Şef döneminde; SSCB ve komünizm tehlikesine karşı, ortak savunma amacıyla kurulan NATO'ya girmemizle, millî olmayan derin kuruluşların olduğu söylenmeğe başlandı. Bu derin kuruluşların; Türkiye'de solu, radikal sağı, şövenist bölücüleri, hatta liberalleri çok insafsızca kullandığı söylendi durdu! 12 Eylül Kıyameti öncesi; sabah bir solcu üniversiteliyi öldüren silah, öğlenden sonra bir ülkücüyü öldürdü!
NATO'nun dolayısıyla ABD'nin yanında olanlar devlet yanlısı; karşısında olanlar devlet kartşıtı olarak tariflendi. Bütün bu süreçte Türk Milliyetçileri; "Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin, her şey Türk'e göre, Türk tarafından,Türk için." inancıyla, tamamen bağımsız bir Türk duruşuyla ortadaydı. Ama gören gözleri kapatanlar, duyan kulakları tıkayanlar yüzünden Türk Milliyetçilerinin bu duruşu da saklandı...
Avrupa'da ve orta doğuda her milletin milliyetçiliği, özellikle desteklenir ve tahrîk edilirken; Türk Milliyetçiliği, her zaman devlet ve sistem için tehlike olarak tariflendi! 1944'te Türkçü söylemli bir başbakan döneminde, Milli Şef'in tâlimatıyla Türk Milliyetçiliği tehlike olarak tarif edilip korkunç baskılara, işkencelere, tazyîklere muhatap oldu. Millî Şef, Türkiye'yi NATO'ya sokan ve ABD ile yakın ilişkilerde olan bir siyâset adamımızdı. Çok gariptir bütün dünya mazlûm milletlerince bağımsızlık timsâli olarak kabul edilen Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın mesai arkadaşıydı. Bu tarifi, milletin İsmet Paşa'ya itimâdının değişmez argümanıydı.
50 yıl sonra; içerde dîni bir tarifi olan, yıllarca siyonizme karşı olduğunu söyleyen İslamcı bir hareketin ve ABD ile yakın müttefik(!)lik ilişkileri olan bir iktidarın, yine Türk Milliyetçiliğine tazyîki ve baskısı başlatıldı! Ümraniye Bombaları diye başlayan, emniyetin Fetullahçıları tarafından Ergenekon'laştırılan bir davada; ateşle barutu, alevle benzini bir araya getiren, bir "Devlet Yanlısı Çete" tanımıyla karşı karşıyayız!...
Mahkeme sürüyor. Adâlete güvenmekten, yargıya itimattan başka da bir çâremiz yok. Ya bağımsız olduğuna inandığımız yargı; hem kendisini hem kamu vicdânını aklayacak, ya da bir delinin, bir şey attığını bildiğimiz kuyudan ne çıkacak, hep berâber göreceğiz...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: