Cuma, Ocak 30, 2009

DAVOS'TA, DİK DİPLOMASİ...

Bir kere de, yiğidi öldürmeden hakkını teslîm etsek olmaz mı?
Davos'taki davranışından dolayı Başbakan'a, bütün samimiyetimle; "Helâl Olsun Kasımpaşalı." diye seslenmiştim. Ummadığım yerlerden, ummadığım tepkiler aldım! Türkiye'nin AKP ile geçen 7 senesi, ve önümüzdeki yerel seçimlerde düşünülerek, ciddi ve haklı endişeler var. Benzer endişelerimi, "Helâl olsun" dediğim yazımda, ben de belitmiştim. "Bu geceye kadar söylediğim hiç bir sözümden dolayı, özür dilemeyeceğim! Ama Davos'taki bu, Türkçe duruşunu değiştirirlerse, değiştirttirirlerse, çok üzülürüm! Hatta kahrolurum! Otuz yıldır özlediğim, hayal ettiğim bir duruş sergiledi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı..." demiştim. Dikkat buyurulursa tebrik ettiğim davranış, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın davranışıdır. Haçlı dünyasının, özellikle de ABD'nin şımarık teröristine; "Biz kabile şefi değiliz. Bizi başkalarıyla karıştırma!" diye dünyanın gözü önünde atılan fırça, alkışlanmaz mı?
En sevmediğimiz takımın futbolcusu, Millî Takım'da gol attığında sevinmez miyiz? Bozuk saatin bile günde iki kere zamanı doğru gösterdiğini bilmez miyiz? Zamanı, iki kere doğru gösterdi diye bozuk saatle devam edebileceğimiz düşünülebilir mi?
Sorularımı çoğaltabilirim. Verilecek cevapları da az-çok tahmin edebiliyorum. Davos'taki tavrı, tekrar alkışlarken endişelerimin devam ettiğini ve yanılmayı çok istediğimi belirtmek isterim.
Millîci olamayan entellerimizi, 1982 anayasasını savunan, 12 Eylül Kıyameti mağdurlarının kahraman(!) arkadaşlarını, aptallarımızı unuttuk mu zannediliyor? Yıllardır, kötünün iyisine mecbûr değil miyiz?
En milliyetçi partinin genel başkanı; 44 yıllık partisinin, 7 yıllık AKP'nin alternatifi olduğunu iddia etmiyor mu? Alternatif, benzer seçenek değil midir? Hem; 44 yıllık geçmişe rağmen, 7 yaşındaki AKP'ye alternatifliğe soyunup, hem de sadece muhalefet olsun diye, doğruya yanlış denilebilir mi? Denilse de akıllı ve samimi bir davranış mıdır?
Önümüzdeki yerel seçimlerle ilgili endişemi de belirttim "Helâl olsun." derken. Ana muhalefet ve -Başbakan'ın söylemiyle- "Yavru Muhalelefet"in tavrını merak ettiğimi, bütün milletin hoşuna giden bu davranışa; 'Diplomatça değil.' derlerse diye korkmuştum. Korktuğum başıma geldi! Muhalefetin ikisinden de benzer tenkitler yapıldı. Gerçi daha genel başkanlar konuşmadı ama her iki partinin diplomat millet vekillerinden; 'Diplomatik değil.' tenkîdi geldi!
Umarım, Genel Kurmay Başkanlığımız'dan, bu davranış tenkîd edilmez! Olursa; kimler, neler söylerler neler! Ve Cumhuriyet tarihinin en gaddar, en acımasız, en popülist partisini, bir daha "mazlûm" ederiz! Bu gaddarları, bu zalimleri, bu insafsızları, bir daha "mazlûm" tarifine sokarsak, Vallahi cenazeyi kaldırtacak imam bulamayız!
Şimdi; Obama'nın ne söyleyeceğini, AB'nin nasıl bir tavır alacağını; ABD ve AB'nin tavrından sonra İsrail'in nasıl davranacağını ve bizim ne karşılık vereceğimizi, beklemek lâzım. Karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşmak ta, acizleştirilen sistemimizin geliştirdiği bir davranıştır, unutmayalım. Aklın yolu birdir.
Son yüzyılda, korkunun adını da diplomasi koydular, hatırlayalım...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: