Pazar, Ocak 02, 2011

VELHÂSIL SUSMANIN ZAMANI!...

Günlerdir bir sessiz nâra, patlatıyor yürek kulağımızı! Bu kadar can yakan bir sesi duymazlar mı? Duymazlarsa niye? Biz mi çok meraklıyız, yoksa duyması gerekenler mi sağır?
Duyacaklar duymaz, görecekler görmez, gelecekler engellenirse; "Körler, topallar, sağırlar birbirini ağırlar!" la mı oyalanıyoruz, demezler mi?
"İdeâllerimizin ise toslamadığı yer kalmadı, parçalanıyor, toz zerrecikleri olarak dağılıyor her yere, o kadar küçük parçalar hâlinde ki, tanınamaz hâlde… Yeni bir dünya kuruluyor, orada bize yer yok… Ve'l-hâsıl gitmek vaktidir..." (A.İslâmoğulları)
Sanal-ağ vasıtasıyla duyanlar dünyasında patlayan bu ses bombası, duyulmayacak mı?
İlk Genel Başkan edildiklerinde Devlet Bahçeli'ye yazdığımız "Açık Mektup"taki bir kıssayı altını çizerek tekrar arz'edeceğim! Bu, karşılıksız Açık Mektup'un da -13 yıl sonra- te'kîdidir!
Yavuz Sultan Selim, tahta çıkar. Yıllardır planladığı programları uygulamak için yeni bir kadroya ihtiyâcı bilmekte ve işe Sadrazam değişmekle başlayacaktır. Danışmanlar aracılığıyla ilk Dîvan'da sadrazam atayacağını duyurur... Bütün paşalarda sadrazamlık hayâlleri başlar! Paşaların tamamına yakını, Enderûnlu yani tahsîllidir. Sadece Pîri Mehmet Paşa, Gâzi'dir! Serhadlerde ve meydanlarda kazanmıştır paşalığını! Dîvan günü paşalar, vaktinden çok evvel Dîvan salonuna girerek Padişah'a yakın koltukları doldururlar! Pîri Gâzi; dîvana birkaç dakika kala gelir ve kapıya yakın bir yerde bir iskemle bularak çöker!
Sultan gelir...
Selâm-sabahtan sonra; "Bre Paşalar! Karârıma, ne dersüz?" diye bir karârla meşvereti başlatır. Açıklanan karâr, devletin aleyhine bir karârdır! Meşveret gereği; "Falan Paşa! Ne dersüz?" diye sırayla sorar; "Muvâfıktır Hünkârım! Çok muvâfıktır Hünkârım! Siz Allah'ın sâyesisiniz, hâşâ yanlış yapmazsınız Hünkârım!" ve benzeri yağcı-yalaka cevaplarla sıra, Pîri Mehmet'e gelir. "Bre Pîri! Sen ne dersün?" sorusuna; "Külliyen yanlıştır Hünkârım!" cevâbı, Dîvan'a bomba gibi düşer! Dîvan'da çıldırtıcı bir sessizlik!...
Koca Yavuz'un; "Bre Paşa! Korkmaz mısın? Biz kelle alırız bilmez misin?" kükremesiyle ortam iyice gerilir! Pîri Mehmet Gâzi, sağ eliyle göğsünün soluna vurarak ve emsâl bir tonlamayla; "Hâşâ Hünkârım! Yüreğimizi Allah korkusu öylesine kaplamıştır ki başka bir korkuya aslâ yer yoktur!"
İki îman yürekli göz bakışır, çıldırtıcı sessizlik kulak patlatır ve Pîri Mehmet Paşa, sadrâzamdır!... Sekiz yıllık iktidârında, seksen yıllara sığacak icraatı Yavuz, bu kadroyla başarır...
Bütün mevkî-makam sahiplerinin hissesi olması gereken kıssa, bu!
Kıssadan nasîbimiz kadarıyla, yıllardır geceli-gündüzlü aklımızda-dilimizde-fikrimizde olan MHP ve ama bir türlü duyulmayı, merâmımızı ifâdeyi başaramadığımız Devlet Bahçeli!..
Bu bizim de son seslenişimiz:
Bey'im! Türk Milleti'nin bağrında Pîri Mehmet'ler her zaman var ve göreve hazır!.. Millet, Pîri Mehmet'leri görevlendirecek Yavuz'u beklemektedir! Allah(c.c.) Yavuz'u çok bekletmesin!
Görülen ve ma'lesef bizim anladığımız da o ki; sessizliğe ihtiyâcı olan Devlet Bahçeli, gürültüden ziyâde idealist-samîmi sâdâların sus/turul/masını dilemiş! Olabilir, tercîhtir! İnşallah gönülsüz oluşturulan bu sükûnet, fırtına öncesinin sessizliği olmasın!
Dileyerek MHP ve Bahçeli konusunda, bir daha konuşmamak üzere biz de susarız! Olur ya gerekli-gereksiz gürültümüz(!)le dikkat dağıtıyoruzdur!
Son asistimizi, -inşallah- gününde, Türk Milletine yaparız! Millet, sandıkta ister gol atar, isterse topu dışarı atar...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: