Perşembe, Haziran 23, 2011

KÜRESELCİLERİ YENEN IĞDIR MİLLİYETÇİLERİ...

Geç kalmış bir alkış! "12 Haziran İstiklâl Seçimi"nde; herkese, her türlü komploya, her türlü baskı ve tehdîte rağmen Iğdır'da tek bilekTE yumruklaşan, yek yürek olan, MHP'ye oy veren her elin her parmağını; on kere, yüz kere, bin kere öperim.
Ülkücülerin yüzünü ağartan MHP Iğdır İl Başkanı Cahit (Câfer Sâdık) Erol yönetimini, İlçe-Belde Yöneticilerini, Milletvekili adayları Sinan Ogan ve Gündüz Güneş'i; teşkilatla uyumları ve insanüstü gayretlerinden dolayı ayakta alkışlıyorum.
Bazen izahta sıkıntı çektiğim haller olur! Bazen susmamam gereken yerde, herkes feverân beklerken sustuğum olur! Sebep sorarlar, söyleyemem, söylemeye kalksam anlatamam! Böyle zor hallerimden birini yaşıyorum!
Canımın her yeri ağrıyor! Çok çetin bir Cihan Harbi'nden çıktık! Ağır yaralarımın yanında, acemi savaşçılarımızın hasma atarken arkadan vurduğu darbeler de var! Olsun! Biliriz ki savaşta öldüremeyen yaralar, savaşçıya güç kazandırır!
Hemen sormam gereken, sormazsam asla soramayacağım içimi kemiren öyle sorularım var ki! Sormuyorum! Soramıyorum! Sormayacağım! Çünkü sorarsam muhatabından çok, O'nu sevenleri inciteceğim! Buna cesâretim yok!
Meselâ ailem ve çocuklarımın "Dostum" olarak bilip tanıdıkları, Cafer Sâdık Ülküdaşım'ın çok sevdiğini bildiğim hatta benimle paylaştığı, çok özel bilgilerden dolayı, Devlet Bahçeli'ye sormam gerekenleri soramıyorum!
Çocukluğumuzun berâber geçtiği, Birinci 12 Eylül Kıyâmeti öncesi Iğdır'da yaşanan olağanüstü mücâdelenin isimsiz kahramanlarından, dününe şâhit ve yarınına hiç düşünmeden kefîl olabileceğim Cafer Sâdık Başkan'ın sevgisini, nasıl yok sayabilirim? Dostumun çok sevdiği birine, nasıl alenen saygısızlık edebilirim?
Bana her istediğini bir telefonla yaptırabilme hatır kuvvetine sahip Dostum'un sevgisini nasıl yok sayarım? Bu konuda kim, bana, ne diyecekse deyiversin! Bilirim ki kolay vazgeçenden vazgeçilir! Bilirim ki terk edenden, bir daha yoldaş olmaz! Yeniden bir Cafer Sâdık daha tanıyabilmem için bir altmış yıl daha yaşamam gerek ki bu mümkün değil! Herşeyin yenisinin, dostun eskisinin makbûl olduğunu da bilirim! Madem bilirim; Dostumun Devlet Bahçeli sevgisine saygımdan hareketle, içimi kanatan sorularımı sormayacağım!
İki cümle de Ozan Arif hakkında söyleyelim... Ozan Arif'in MHP'ye çağrılışını, görüşmelerin nasıl engellendiğini, Sevgili Ozan'dan iki kere detaylı olarak dinledim, biliyorum. Ozan Arif'in yalan söyleyeceğine, asla ihtimâl vermem! Son görüşmemizde; "Eğer bir gün zemmedileceksem, lütfen set zemmet kardeşim! Beni çocuklarımıza bırakma!" demişti, sessizce akan gözyaşlarım bile ağlamıştı! Hiç kimseyi, hele Ozan Arif'i fevrî ama ülkücü tavrından dolayı zemmetmem hâşâ! "Bütün doğruları ben yaparım!" diye bir ukalalığın mantığı olabilir mi? Benim doğrumla, bir ülküdaşımın doğrusu çatışıyorsa, ondan vazgeçebilir miyim? Vallahi vazgeçmem!
Ama Ozan Arif gibi marka bir Ülkücünün de yandaş veya güce boyun eğen eyyamcı televizyonlarda, MHP Genel Başkanını tenkîdini çok akılcı bulmam!
Şahsen, seçim sath-ı mailinde, ikibuçuk ay, randevu talebime cevap alamamış biriyim! Ozan Arif'in istediği zaman Devlet Bey'e ulaşabileceğini biliyorum! Keşke söyleyeceklerini, yüzyüze kendine söyleseydi! Söyledikleri yanlış mıydı? Hayır! Hepsinin altına imza koyardım ama doğru yerden söylenseydi!
Artık hiçbir şartta ulaşmayı, bir daha denemeyeceğim bile ve başta Cafer Sadık Erol olmak kaydıyla; öz Ağabeyim Abbas Aslan'ın ve inanıp sevdiğim Devlet Bahçeli sever diğer Ülküdaşlarımın sevgilerine saygımdan, sözlerimi doğru zemîn haricinde söylemeyeceğim, yazmayacağım!
Devlet Bey hakkındaki düşüncelerimi; onlarınkini bildiğim gibi bütün dostlarım da bilirler zaten!
Doğunun Başbuğu, Ülkü Devi Yılma Durak Ağabeyimin; "Mustafa Can! Ne yaparsan, ne kadar doğru yaparsan yap, bütüne zarar verme!" diye kulağımda çınlayan uyarıcı sesini de asla, kat'a atlayamam vesselâm...
KIYMETSİZ, KIYMET BİLEMEZ!
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: