Pazar, Haziran 05, 2011

UNUTURSAM, UNUTTURURSAM...

Selâm ile...
Şahsıma yapılanları affedebilirim ama ülküdaşlarıma yapılanları, asla!
Allah(c.c.), Kur'an-ı Kerim'de; "Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır." (Nahl-126) buyuruyor. Allah buyruğundan anladığım o ki bana yapılana misliyle mukabele etme hakkım var. İstersem sabreder ve affederim. Daha hayırlı olduğunu Allah va'dediyor. Şahsıma yapılanı, sabrederek affetmeyi düşünüyorum elbette ama dedim ya ülküdaşlarıma yapılanlara ise misliyle karşılık vermek istiyorum!
31 Haziran sabahı saat 06.30'da, otuzdan fazla polis bastı evimi! PKK'lının tokatı karşısında ceket ilikleyen, taşı-molotofu karşısında kalkanı arkasına saklanan, gözünün önünde mesai arkadaşı meslektaşı linç edilirken arkasına bakmadan kaçan Kahraman(!) Terörle Mücadele polisleri; sabah namazı sonrası Kur'an okuyan Eşim Hanfendi'nin, Allah'a teslim yüreğinin güvencesi ile gözetleme deliğinden bakmadan açtığı kapımızdan, evimize başarılı bir baskın yaptılar!
Ne aradıklarını; ne onlar, ne de ben bilmiyordum veya bilmelerine rağmen söylemeyerek üstün görev davranışı sergilediler! Saat 11.30'a kadar süren evimizin alt-üst edilmesi sonunda; otuz yıllık, üzerleri bir parmak toz tutmuş, depoya sakladığım eski yazı karalamalarımı toparlayıp bir "çuval"a doldurdular! Bilgisayarımı kopyaladılar!
Bunları, anlayabildim veya anlamaya çalıştım ama 27 sene önce rahmetli olmuş, Gâzi Asteğmen Kardeşim Rahmetli Yaser Aslan'ın vefâtından sonra el süremeden sakladığım bir not defterini de mal bulmuş Mağrîbi sevinciyle aldılar! 27 yıldır el süremediğim bu -nerdeyse- kutsadığım emânetin üzerine; "Bana aittir." diye yazıp imzalamamı istediler! Yapmadım! Yapamazdım! Ve kimseye o özel emânetime el sürdüremezdim! Sürdürmedim! Bu özel notu, İstanbul'un önyargı ile yönlendirdiği İzmir Polisi'nin; bütün nezâketine rağmen affedemediğim ve ömrüm boyu affedemeyeceğim bir uygulamaları olduğu için tarihe not düşüyorum!
Tekrâren, niye gözaltına alındığımı, evden alındıktan sonra da öğrenemedim! Özel ihtirâmla ve uçakla İstanbul'a sevk edildim. İstanbul Emniyetinde de niye gözaltına alındığımı öğrenemedim! Biz gözaltındayken yandaş medya ve basının; "Provoke ve suikast örgütü" diye lanse ettiği, daha eşzamanlı ev baskınları tamamlanmamışken, yandaş basında operasyonla ilgili iftira haberlerin yayınlandığı, Çok Gizli ve Başarılı(!) bir operasyonla tanıştık!
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında olduğumuz 4 gün içinde tanıştığım "Örgüt" arkadaşlarımdan sadece ikisini tanıyordum ve onlarla da en az sekiz yıldır ne görüşmüş, ne de konuşmamıştım! Diğer 15 Genci ise hayatımda ilk defa gördüm!
Devam eden bir mahkeme hakkında, bundan fazla yazamayacağım, herhalde suç(!)tur çünkü yandaş değilim ve operasyon tamamlanmadan manşetten haber edecek kadar profesyonel "dolma kalem"li gazeteci değilim!
Ne Emniyet, ne de Savcılık sorgulamasında; ne ben, ne de hiçbir "örgüt elemanı", niye gözaltına alındığımızı öğrenemeden 4 kişi Savcılık'tan, 2 kişi Nöbetçi Mahkeme'den salıverildikten sonra 11 ülküdaşım, tevkif edildi!
Niye gözaltına alındığımı bilmiyorum ama korkutulmak için; "Susmazsan seni perîşan ederiz!" anlamlı bir tehdîtle karşı-karşıya kaldığıma kanaat getirdim! Herhalde beni de adalığımızdan dolayı Balbay zannettiler! Allah(c.c.) korkusuyla dolu yüreğimde başka korkuya asla yer olmadığı için korkmadım, korkmuyorum, korkmayacağım! "Küfr'ün karşısında susmak dilsiz şeytanlıktır." öğretisinden hareketle susmadım, susmuyorum, susmayacağım! Korkarsam, susarsam ilk suâlim olsun!
Beni ve diğer Ülkücüleri gözaltına alan, sorgulayan, tevkif ederek korkutacağını zanneden Allahçı, dinci, tarikatçı, cemaatçi geçinenlere, Mevlâna dili ile cevap vermek isterim: "Aşk, bir davadır, cefâ da şâhidi; şâhidi olmayan dava düşer!" diyor Mevlâna. Şükr'olsun davamız da var, şâhitlik edecek cefâmız da!
"Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten" Namık Kemâl
"TÜRK'ÜM BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

Halil dedi ki...

Değerli büyüğüm,
Sizin Küfr'ün karşısında susmak dilsiz şeytanlıktır" düsturuyla kaleme aldığınız yazılarınızı severek okuyor ve etrafıma da dağıtıyorum. Müslümanın hayırlısı kötülük karşısında eliyle, ona gücü yetmezse diliyle onada gücü yetmezse kalbiyle (bu da imanın en zayıf aşamasıdır)karşı durandır hadisi şerifi uyarınca TÜRK Milleti'ni Allah'la Kandıranlar Partisinin ve onun bağlı olduğu abilerinin yaptıklarına karşı uyarmak konusunda elimden geleni elimle dilimle ve kalbimle yapmaya çalışıyorum. Her ne olursa olsun arkanızdayız, dualarımız ve kalbimiz sizlerle beraberdir.
Allaha Emanet Olun.
Allah Yar ve Yardımcımız Olsun. İnşallah bu seçim TÜRK Milleti'nin uyanışına gebedir.
Aydınlığın en yakın olduğu an, Karanlığın En Koyu olduğu andır.

Halil GENÇER