Perşembe, Haziran 16, 2011

"OL" DEYİNCE OLDURAN...

Rabbenâ, Sen'den medet! Ya Rabbi ben ne yapacağım?
Hür aklımla vicdânım, başbaşa verip meşveret etti! Göz de benim, köz de benim, utanan yüz de benim! Utanan da benim, utandıran da! Kızdıran da benim, beni görüp kızan da! Ya Rabbi ben ne yapacağım?
Göz önünde, herkesin göreceği şekilde, bize bizi tahrîp ettiriyorlar! Hem de bu tahribâtı, durdurmakla mükellef makam sahibimize yaptırıyorlar! Ben mi yanılıyorum, izinli şeytanım bana çok mu hükmetmeye başladı? Rabbenâ, medet!
Sen'i sevmekle, Sen'den korkmakla mükellef gönlümüzde Sen'in korkundan başka korkuya yer olmayan cesûr yüreğimizle, doğruyu doğrulara söylemeye çalışırken tezvîrat yapmakla suçlanıyoruz! Sen'den aldığımız yürek ve cesâretle becerebildiğimiz kadar büyüttüğümüz cesâmetimizle -yıllardır dışarda olmamıza rağmen- içimizde tarif edilen "çukur"ların açtığı foseptiğin üzerini öertmek için, milletin pis kokularla rahatsız olmasını engellemek için verdiğimiz olağanüstü gayretlerimiz; "MHP'yi baraj altında bırakmaya uğraşanlarla ilişkili" diye yorumlanıyor! Ya Rabbi, ne yapacağız?
Aylar öncesinden; "Ya Ben Ne Deyim?" diye feryâd ederken;
Sessiz gitmiş! İz kalmamış izinde
Çime bakıp soranlara ne deyim?
Gizli gitmiş! Naz kalmamış izinde
Kime bakıp, soranlara ne deyim? Diye inlemiştim! Göz benimdi, söz benimdi, utanır yüz benimdi! Kendi ellerimizle kendi gözümüzü parmaklatıp, bizi görmüyorum diye inletip gülüyorlardı!
Sükûtum, gönlümün vaveylâsıydı
Dertlerim gönlümün tek laylasıydı
Hani insan insânın aynasıydı
Cama bakıp soranlara ne deyim? Diye cevap veremeyeceğimiz sorulara hazırlanalım istemiştim!
Dur desem durmazdın gidiyordun sen
Dünyamı tar u mar ediyordun sen
Fikrimi çöllerde güdüyordun sen
Kuma bakıp soranlara deyim? Diye hazırlanıyordum hazırlıksız yakalanacağımız artniyetli sorulara!
Ülküsüz kalamam sağken ölürüm
Gel dense mezardan kalkar gelirim
Ben nereye baksam Sen'i görürüm
Bana bakıp soranlara ne deyim,
Bana benle vuranlara ne deyim? diye yırtındığımda sesimi sadece bizden sandıklarım, "Biz de sizdeniz!" yırtınmamızı kibirleri yüzünden farklı yorumlayanlarımız duymadılar! Şimdi hiç duymayacaklar belli! Rabbenâ, ya biz ne yapacağız?
Dilin zekâtı, hayır söylemek. Dînimizin ve güzel ahlâkın gereği ayıpları örtmek. Îmânın gereği; küfrün karşısında susarak dilsiz şeytan tarifini almamak! Ya Rabbi, ben ne yapacağım? Bu kadar sıralanmış doğru sorulara verilen yanlış cevapların vebâline nasıl ortak olacağım? Beni ve benden ilhâmla bu haksızlıklara, bu zûlme zoraki ortak edilen Kandaşlarım, Dindaşlarım, Ülküdaşlarım, Kardeşlerim ne yapacağız?
"Söylesem te'sîri yok, sussam gönül râzı değil!" diye yüzlerce yıl önce sitemle, sitâyişle, nezâketle feryâd eden Fuzûli ile aynı kaderi mi yaşayacağız? Hikmetine sual olmaz hâşâ! Edip eyleyensin, görüp gözetensin; ol deyince olduran, öl deyince öldüren Görklü Çalap'sın; Ya Rabbi, Sen'den medet!
Hak yolunda sadece çileye tâlip, Müslümam Türk'ün refleksi ülkücülerin emeklerinin zayi edilmesine izin verme Ya Rabbi! Kendi rızamızla köprülüğe talip olup; "Gelen de, giden de geçsin." diye ayaklar altına uzanmıştık! "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı" diyen kurnazların ayakları altında pespâyeleşmemize izin verme Ya Rabbi!
Kara gecede, kara kaya üstündeki kara karıncayı görüp gözeten Rabbim; Sen'den başka şikâyetlenecek, Sen'den başka sığınacak yer yok biliriz elhamdülillah... Bir daha, bütün teslîmiyetimle, bütün îman ikrârımla; "VE TEVEKKEL A'LALLAH"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hey - I am really happy to discover this. Good job!