Perşembe, Haziran 09, 2011

SABIR ACIDIR, MEYVESİ TATLI!...

Yazı ve şiirlerinden bildiğim Hilal Çakır: "Nasıl Dayandınız? Gücünüzden Güç Verin!" diye feryâd ediyor ve; "Ben bir ülküdaşımın saçının teline rüzgar değse dayanamazken, sizler o fidan gibi bozkurtları toprağa verirken, işkencelerdeki haykırışlarını duyarken, namert kurşunlar o yiğitlerin tenine değerken, ülküdaşlarımızın tabutlarını omuzlarınızda taşırken nasıl dayandınız? Siz nasıl bir yüreğe sahiptiniz? Nasıl bir sabırdı o göğsünüzdeki?" diye soruyor;"Dayanamıyorum, son günlerde ülküdaşlarıma yapılan zulme dayanamıyorum!" diye de Bozkurtça nârâ atırıyor!
Sevgili Asenam! Sevgili Kandaşım Hilal Çakır;
Haklısın! Sorulması gerekenleri sorarken iltifât ederek alkışlıyorsun var ol! Kuşağım adına nasıl onurlandığımı, rahatladığımı, Türk Milleti ve Türk Devleti'nin yarınlarına nasıl korkusuz bakmamı sağladığını, ifâde edebilecek miyim bilmem!
Haklısın! Dayandık! Baş verdik, baş eğmedik! Öldürüldük çoğaldık, çoğaldık öldürüldük ama asla eğilmedik, teslîm olmadık! Şehîdimize rahmet okuyarak, Allah'tan sabır dileyerek, "Ve tevekkel a'lallah- Vekil olarak Allah yeter- Ahzâp-3" Âyet-i Celile'sine sığınarak dayandık! O günlere de, bugünlere de şükr'olsun.
Bizim büyüklerimizin ekseriyeti, bizi kınardı! Şimdi biz, çocuklarımızla, gençlerimizle birlikte aynı seferdeyiz! Bizden genci yoktu! Bizden sonrakiler çocuklardı! Elbet te Ağabeyler de bizim kadar tecrübeli değillerdi! Taktik hatalar olmuş mudur? Zamanlama hataları yapılmış mıdır? Bazı konularda tepki vermekte geç kalınmış mıdır? Sorgulayamadık hiç, aklımıza da gelmedi!
"12 Haziran İstiklâl Seçimi"ne kadar, bu sorgulamayı birkaç gün daha ertelemeliyiz diye düşünüyorum!
Biliyoruz ki 1965'te CKMP'ye giren ve 1969'da partiyi MHP eden Başbuğ Alparslan Türkeş'in yanındakiler, hep toplamaydı! Bir yerlerden Başbuğ tarafından çağrılmışlardı, Allah hepsinden râzı olsun! 1944'ten beri yoldaşları, Başbuğ'a; "Albayım"; davetle gelenler; "Türkeş Bey veya Genelbaşkanım" derlerdi. 27 Mayıs'ın ABD ve NATO'yu da korkutan "Kudretli Albay"ı Türkeş'e, biz "Başbuğ" dedik. Bizimle berâber Türk dünyası da "Başbuğ" ünvanını lâyık gördü çünkü Atatürk'ten sonra; Sovyetler'e, Çin'e, Farslar'a ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücâdelesi veren kahramanlar haricinde, Türkeş'ten başka hiç kimse Türk Dünyası ve Esir Türklerle ilgilenmemişti!
Başbuğ'un yanında CHP'li de vardı, AP'li de başka partilerden gelenler de! 1960'lı yılların sonu, 1970'li yılların başında üniversiteli olan bizim kuşak, mektep bitirip daha hayatla yüzyüze gelememişken "12 Eylül Kıyâmeti" koparıldı! Ülkücü Hareketin tekâmülü, büyümesi engellendi! İdam sehpaları, hücreler, firarlar sonrası MHP ve Ülkücü kadrolar, kendini toparlayamadan bir "Kara 4 Nisan"da Başbuğ'a Emr-i Hakk vâki oldu! Bu süreci, bizim kuşak ve siz birlikte yaşadık! Bu sarsıntıyı ve sonrasındaki iç kargaşaları, yine birlikte yaşadık, yaşıyoruz! Şükürler olsun artık tecrübeliyiz! Aldığımız puşt bir yumruğa dayanacak dirençteyiz! Bir zamanlar cezaevi ve mahkemelere peşimizden Babalarımızın korkarak geldiği günlerden, Beşiktaş Adliyesi'nde günlerce ve binlerce Ülkücünün nöbet tuttuğu günlere geldik!
Maddî durumu olanların ücretle avukat bulamadığı günlerden, Beşiktaş Adliyesi önünde; görev taksimâtı yapmış, Ülküdaşlarını savunmayı gönüllü üstlenmiş, Ülkücü Avukatlar ordusunun olduğu günlere geldik!
Elbette Ülkücü yaşamak hâlâ zor Hilal Çakır ama çok lezzetli!
Hücreden yol göstermeğe devam için dik durmak, tansiyon düşüklüğünden dolayı oturarak namaz kılmak, ciddi hastalığına rağmen hastanede yatmayı reddetmek, ikişerli hücrelerden coşkuyla okunan şiirlerle, söylenen marş ve türkülerle zaman törpülemek, zamanı uykuyla komaya sokmak elbette kolay değil ama Vallahi imkânsız ve zor da değil!
Zülf-i yâre dokundun Hilâl Çakır! Ağrımıza parmak bastın, sağ ol! Konuşmaya hakkı olanların tam da zamanıyken konuşmaları ve eyyâmcıların, ülkücülükten geçinen lümpenlerin konuşmaması, konuşturulmaması lazım! Bunu da birlikte sağlamalıyız ve bu güçbirliği ile milletimizle de elele vererek bu istibdât dönemini sonlandırmalıyız! Yardımcımız Allah(c.c.)'tır.

"Aşk bir davadır, cefâ da şâhidi; şâhidi olmayan dava düşer." (Mevlâna)
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: