Cuma, Şubat 13, 2009

BAŞBAKAN'DAN MEKTUP VAR' mış!...

Başbakan'dan mektup varmış!
Henüz bana gelmedi ama almış saydım kendimi! Bizleri otuz sene geriye götüren, mektupların unutulan romantizmiyle buluşturan Başbakan'a ve hakkını yemeden bir kaç gün önce kendi resmiyle süslediği özel pullarla elli bin ülkücüyü mektupla şereflendiren, Devlet Bahçeli'ye de teşekkür borçluyum.
Başbakan'ın bana ulaşmayan ama aldım saydığım mektubuna cevap vermezsem, saygısızlık olur!
'Değerli hemşehrim' diye başlamış "Sayın" Başbakan.
Ben Siirtli değilim. Rizeli de değilim, Kasımpaşalı da! Hele Türkiyeli hiç değilim! Ben Türk'üm, Türkiye benim ve toprakken vatanlaştırdığım vatanım...
Yoksa bu mektup bana yazılmamış mı? Olsun ben cevap vereceğim!...
'Sayın' Başbakan; bendeniz, "Aldığı KELLE lerin hesâbını vermeyen Sayın İmralı makûmu" ile kan davalı bir Türk'üm! Asla; "Alt-üst kimlik" vehmine tevessül etmeyen, Türklük'ten başka hiç bir sıfata tenezzül etmeyen; "Ne mutlu Türk'üm diyene." derken kabından taşan ve böyle diyenlerin tamamını yüreğine sığdırabilen bir Türk'üm.
Bana mektup göndermezsiniz ama olsun! Bendeniz almış sayacak ve cevap vereceğim!
"Gücümüzü milletten alıyor, milletimizle aynı yönde bakıyor, milletimizin vicdanının sesi oluyoruz." buyurmuşsunuz! 'Sayın' Başbakan; kimlerle, nereye , hangi yöne bakıyorsunuz bilemem ama bendeniz, sizin baktığınız yerlere baktığım zaman tansiyonum yükseliyor! Türkiye'den okyanus ötesini görebilecek ferâsetim var ama dürbünüm yok! Oysa kurt gibi, kartal gibi, Türk gibi bakarım ben! Tarih boyu, yendiğim düşman komutanlarını affetmiş, misafir etmiş, sapı bizden olan içimizdeki baltalarımıza gülme olgunluğunu göstermiş bir târih mimarıyım ben!
Haçlı ile dâvam bitmedi! Ben defteri kapatsam bile Haçlı, kuyruk acısını unutmuyor! Dört yüz yıl tebaam olmuş Irak'a demokrasi getirmek için; "Haçlı Seferi" adını verdiği işgâle, ben sizin gibi memnun olamadım! Şu an Köşk'e oturttuğunuz "Kardeş"iniz gibi, Irak'ı işgâl eden ABD askerlerine aslâ dua etmedim! Dahası, çok ta öfkeliyim!
Siz her halde bana mektup göndermezsiniz! Ama olsun, nezâketen almış sayacağım!...
"Durmak yok! Yol/may/a devam." buyurmuşsunuz! Ve sanki başbakanlığı bırakıp, bütün illerin belediye başkanlığına adaymışsınız gibi, yerel propogandalar yapıp, yerel siyâsî rüşvetler dağıtıyorsuz! Allah razı olsun. Elbette "Veren el, alan elden hayırlıdır." Ama beyt-ül mâl'dan bir parça kumaş aldığı için cenâze namazı kılınmayan Sahâbi'yi de biliyorsunuzdur umarım!
Her gün binlerce insanımız işini kaybeder, he gün onlarca iş yerimize kilit vurulurken; bütçe açığını tamiri mümkün olmayan boyutlara taşıyarak dağıttığınız seçim rüşvetlerinin hesâbını, ahirette nasıl vereceğinizi, çok düşünüyor ve sizin adınıza, korkuyorum!
Galiba, siz bana mektup göndermezsiniz! Ama olsun, ben almış sayacağım!
Çünkü ben; kendi ellerimle seçip, ülkemin talan edilmesine, kan bedelli vatanımın satılmasına görevlendirdiğim, millî değerlerimizin yok edilmesi göreviyle seçtiğim sizden, bir şeyler sormak durumundayım...
" 6 yıl önce yola çıkarken sahip olduğumuz heyecanı, coşkuyu, enerjiyi ilk günkü gibi muhafaza ediyoruz." buyurmuşsunuz. Aksi olsa şaşardım! Altı yılda; sizin çocuklarınızın, Kemal Abi'nin çocuklarının, Pepe'nin çocuklarının ve yandaşlarınızın îmanlı çocuklarının; ülke her gün batarken gösterdikleri müthiş ekonomik yükselişe, dur demenin elbette mantığı yok! Millet olarak bizlere düşen de, Aziz Nesin'in teknolojiye katkımızı tarif için söylediği gibi, sizin çocuklarınızın yükselişlerine "maşallah!" demek galiba!...
"Sayın" Başbakan; nâzik ve çok romantik mektubunuza teşekkürler ederken, bilmukabil ailenizin ve yandaşlarınızın bahtınızı Allah'a havâle ederim vesselam...
Bâki hörmetlerimle...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: